Çağımızın vebası tükenmişlik sendromu en sevdiğim yönetmenlerden biri olan Dolan’a da uğramış olacak ki kendisi sinemayı bırakma kararı aldığını açıkladı. Henüz 34 yaşında olmasına ve birbirinden şahane filmler çekmesine rağmen, ünlü yönetmen artık çok az kişi izlediği için film yapmakla uğraşmak istemediğini söylüyor.
“Mommy”, “Laurence Anyways”“, “Tom at the Farm”, “Heartbeats”, “I Killed My Mother” gibi filmlere imza atmış yönetmenin sinemaya ve bizlere veda edeceği düşüncesi elbette epey üzücü. Dolan, İspanyol “El Pais” gazetesine verdiği röportajında tam olarak şu ifadeleri kullandı: “İnsanların zar zor gördüğü bir projeye iki yılımı vermek içimden gelmiyor. Bu hayal kırıklıklarını yaşamak için çok fazla tutku ortaya koydum. Bu, yönetmenliğimin kötü olup olmadığını merak etmeme sebep oluyor ve öyle olmadığımı biliyorum.” Dolan, artık dünyanın çok daha kötü bir yere gitmesinden ve her şeyin içinin boşalmış olmasından epey rahatsız anladığımız kadarıyla. Aynı düşüncelerle ben de sıklıkla yüzleşiyorum fakat bir taraftan da bununla yüzleşildiği noktada savaşılması gerektiğini düşünüyorum.
Bir süredir Theodor Adorno’nun “Müzik Yazıları” derlemesi kitabını okuyorum. Adorno daha 30’lu yıllarda müzik üzerinden aslında sanatın içinin nasıl boşaltıldığını çok güzel anlatır. Dolan’ın sinemayı bırakma kararı tam da bu yazılara ve altında yatanlara kafa yorduğum ve popüler kültürün her şeyin içini boşalttığına bunca takıldığım bir zaman dilimine denk gelmesi garip bir tesadüf. Kendisi de bir escinsel olan ve filmlerinde sıklıkla kuir temaya yer veren böylesi cesur bir yönetmenin sinemaya vereceği çok fazla güzellik olduğunu düşündüğüm için de bu veda beni epey hırpaladı sanırım.
Küçük yaşlarda oyuncu olarak başladığı kariyerine, 20 yaşındayken “I Killed My Mother” filmini çekerek yönetmenlikle devam eden Dolan, sonrasında çektiği her filmiyle izleyicisine dehasını kanıtladı. Bir taraftan da ailesine ve arkadaşlarına daha fazla zaman ayırmak istediğini söyleyen yönetmen, kariyerinin son zamanlarında yaşadığı bazı sıkıntılarla da adından sıkça söz ettirmişti. Burada da ikiye ayrılan bir grup var aslında; özellikle 2016’dan sonra yaratımda düşüş yaşadığını düşünüp ağır eleştiriler getirenler ve Dolan ne çekerse izlenirciler ortaya çıktı.
2018’de gösterime giren “The Life & Death of John F. Donovan” filmi en fazla eleştirilen filmlerinden biri oldu. 2019 yılında ise “Matthias et Maxime” filmi, artık Dolan’ın sinemasal yaratımının tükendiğine dair bir sürü yorumu beraberinde getirdi. Cannes Film Festivali’nden üç ödülü olan yönetmenin bir miktar – yaratım konusunda – düşüşe geçtiğini ben de kabul ediyorum evet ama bunun tamamen bir tükenmişlik olduğu şeklindeki yorumlara katılmıyorum. Ne de olsa Dolan bana “Mommy” filmiyle en sevdiğim sahnelerden birini vermiş bir yönetmen.
Madem Dolan’a veda ediyoruz onun filmlerinde kullandığı müziklerden bahsetmemek olmaz. Filmlerinin etki alanını genişleten müzisyenlerle çalışmayı seven Dolan, filmlerinde kullandığı müzikleriyle de beni çoğu zaman kalbimden vurmuştur. Ne de olsa sinema ve müzik birbirinden ayrı düşünülemez ekürilerdir. Mommy filminde Celine Dion‘dan Lana Del Rey‘e, hatta Oasis‘e kadar birçok alanında başarılı müzisyenin şarkılarını duyarız. The Death & Life of John F. Donovan filmindeyse Green Day ve Adele muazzam şarkılarıyla eşlik eder filme. Fakat benim Dolan filmlerine en çok yakıştırdığım isim daima Ludovico Einaudi olmuştur. Ruh dünyalarının birbirine çok yakın olduğuna ve sanki Dolan filmleriyle Einaudi şarkılarının birbirileri için yaratıldığına inanırım.
Xavier Dolan’ın sinema yolculuğu tam anlamıyla bitmiş midir bilmiyorum. Ki kesinlikle bitmesini istemem çünkü bence daha bize göstereceği, içinde kocaman bir dünyası ve düşleri olduğunu düşünüyorum. Bu vedanın gerçek bir veda olmamasını umuyorum. “Dünya bu kadar hayal kırıklığıyla doluyken sanat yapmak çok anlamsız geliyor” diyen yönetmene hayal kırıklıkları konusunda katılıyorum ama bu hoşgörüsüzlüğün üstesinden de yine sanatla gelebileceğimizi düşünüyorum.
O halde yazıyı bitirirken Xavier Dolan’ın filmleri arasında en sevdiğim sahnesi olan, “Mommy” filmindeki Einaudi’nin şahane “Experience” sekansıyla veda edeyim. Umudum bunun kısa bir veda olması yönünde. Bu genç yaşında kariyerine bu kadar güzel filmler eklemiş olan yönetmenin bir an önce girdiği depresyon halinden çıkması ve yeniden filmler çekeceğini açıklaması bize en güzel hediye olacak. Kendini özletme Xavier!