Todd Solondz
“Benim filmlerim herkese göre değil, özellikle de onları sevenler için hiç değil.”
Şüphesiz her yönetmenin dili, üslubu ve tekniği farklıdır. Ancak bu farklılıklar arasında kendine has hikayeleriyle öne çıkan biricik bir yönetmendir Todd Solondz.
1959 New Jersey, A.B.D. doğumlu yönetmenin filmlerini anlatmak için kullanacağınız kelimeler dahi pek öyle yenilir yutulur olmayacaktır. Hikayelerinin temelinde aile, ergenlik, cinsellik, şiddet, pedofili, yalnızlık, mutsuzluk, eğitim, kürtaj, tecavüz, ırkçılık gibi bir çok aykırı öğeyi ele alır ve bunları sosyopsikolojik ölçekte işler. Şahsen benim için onu biricik kılan da budur.
“Biz, diğerlerine oranla izolasyonun ve yabancılaşmanın sancısının çok daha fazla hissedildiği bir ülkeyiz. Teknoloji ve medya yüzünden samimiyet ve iletişim ilüzyonuna kapılıyoruz. Bunun büyük ölçüde nedeni ise parçalanan aile yapımız. Başka yerlerde aile ve topluluk hissine sahip olabilirsiniz. Biz ise aile değerlerinden bahsedip duruyoruz çünkü aile kavramı burada yok.
Sadece bir kalıntıya tutunmak istiyoruz” der Solondz. Toz pembe görünen “Amerikan Rüyası”na karşı alaycı bir yaklaşım sergileyen yönetmen, her ne kadar içinde bulunduğu kültürün sosyolojik ve toplumsal sistemlerine el atsa da, onun hikayelerinin evrenselliği aşikardır. Buna örnek olarak pedofilinin Türkiye’deki durumuna göz atabiliriz.
István Szabó’nun dediği gibi: “İki tür yönetmen vardır. Birincisi her halükarda bir film yapmak ister ve bu nedenle de bir hikâye anlatır. İkincisi ise her halükarda bir hikâye anlatmak ister ve bu nedenle bir film yapar.” İşte Todd Solondz da bu ikinci kulvarda yer alan nadide yönetmenlerden. O insana dair eline geçirdiği tüm normlarla oynar, onları karıştırır, sorgular, onlardan şüphe eder ve açıkcası onlarla alay eder.
İzole mutluluklarımızı, sevgi dolu ailelerimizi, bastıramadığımız iç güdülerimizi, sözde dindarlığımızı, toplu yalnızlıklarımızı, hasır altı edilen tüm kirli çamaşırlarımızı acımasızca yüzümüze vuran ve izleyicisini çocukca bir şaşkınlıkla ve savunmasız bir halde yakalayabilen bir yönetmen Todd Solondz.
“Yaptığınız şey bir tabu altına gizlenmiş gerçeği bulmak veya bir hipokrasiyi yakalamaksa, güldürü çok kullanışlı bir araçtır. Niyetim insanlara varoluşun acı dolu tarafını göstermek ama kuşkusuz insanları güldürmeyi de istiyorum.”
Sinematografik olarak da şahsına münhasır olan yönetmenin, renkli, pastel tonlarla yarattığı kompozisyonları, ironik olduğu gibi zıt bir anlatı da yaratır. Filmografisi klasik anlayışın dışında, belgeselvari, anlatıcı bir üslupta seyreder ve izleyici bu duruma şahit tutulur. Tümel olarak kara mizahı asla bırakmadığını ve aykırılığını da bu çerçeve doğrultusunda inşa ettiğini de söyleyebiliriz.
Yönetmen bir çok filminde ana karakterlerini çocuklardan yaratarak derdini daha anlatılır hale sokar ve perspektif yaratmayı başarır. Hikayelerini de cımbızla seçilmiş misali dışlanmış, alaya alınmış, hor görülmüş, istismar edilmiş, tabiri caizse silik ve aykırı karakterlerle, mizahi ve bir o kadar da trajik olarak ortaya koyar.
Karakterlerine eşit yaklaşıldığı ve sizi onlarla kişiselleştirmeye itmeden, keskin gözlemleriyle süzgeçten geçirerek sunan bir yönetmendir. Mutlu sonlar vadetmeyen hikayelerinin diyalogları da aynı ölçüde şok edici ve çarpıcıdır.
Filmlerindeki en sık kullandığı tekniklerden biri de paralel kurguyu fazlaca işlemesidir ve bunu ortak bir bütün içinde sunmayı başarır. Yönetmenin müzikleri de bu kurgular içinde harmanlanmış tematik yapıda müziklerdir.
Todd Solondz’un basmakalıp sinema izleyicisi için pek de hoşnut olmadığı, hatta yer yer ağır eleştirilere maruz bırakılan bir yönetmen olduğu gerçektir. Fakat onun sinemasının ağır gerçekçiliği ve üstün mizah uyumuyla bir çok yönetmene de ilham olduğunu söylemek gerek.
Filmografi:
- Wiener-Dog (2016)
- Dark Horse (2011)
- Life During Wartime (2009)
- Palindromes (2004)
- Storytelling (2001)
- Happiness (1998)
- Welcome to the Dollhouse (1995)