Süt, Semih Kaplanoğlu ve Orçun Köksal’ın yazdığı, Semih Kaplanoğlu’nun yönettiği Yusuf Üçlemesi’nin (Yumurta, Süt, Bal) ikinci filmidir. Kaplanoğlu’nun yurtiçinde ve yurtdışında isminin duyulmasını sağlayan seri, son filmi olan Bal ile Kaplanoğlu’na Altın Ayı’yı getirmiştir. Aynı zamanda bu seri ülkemizde bir karakterin üzerine inşa edilmiş yegane sinema üçlemesidir. Bu sebeple Yusuf Üçlemesi hem yönetmenin auteur sinemasının oluşması, hem de ülke sinemasında karakter temelli yapıtlara kilometre taşı olması açısından özel bir yere sahiptir. Süt; Bal ve Yumurta’ya göre az sayıda olsa da ülkemizde birçok ödül almış ve yurtdışında ise Altın Aslan’a aday gösterilmiştir.
Toplumdan Bireye
Ülkemiz sineması doksanların sonu ile birlikte ‘sanat filmi’ diye nitelendirebileceğimiz yapımlarda büyük bir farklılaşma yaşamıştır. Bu tarihten önceki sanat filmlerine baktığımızda, genellikle konu olarak toplumsal sorunların ele alındığını ve anlatım olarak eleştirel bir üsluba sahip olduğunu görürüz. Bu tarihten sonra ise filmlerin konularının odak noktası toplumdan bireye doğru kayarken, anlatım yönetmenden yönetmene kişiselleşmeye başlamıştır. Bu furyanın en büyük iki öncüsü, tahmin edilebileceği üzere, Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz’dur. Ceylan filmlerinde konu olarak Çehov filtresini kullanarak bireyin taşra ile mücadelesini konu alırken, anlatım olarak Tarkovskivari bir üslup tercih etmiştir. Demirkubuz ise konularında ve anlatımında daha çok kentteki bireyin iç hesaplaşmalarına, karanlığına ve varoluşuna odaklanmıştır. Bu furyaya 2000’lerin ikinci yarısında Semih Kaplanoğlu damgasını vurmuştur. Kaplanoğlu yazıp, yönettiği Yusuf üçlemesi ile kendi özgün imzasını oluşturmak istemiştir. Bu üçleme konu olarak Yusuf karakterini gelişimsel olarak tersine yani önce yetişkinliği ardından gençliğini ve en son çocukluğunu ele almıştır. Yusuf karakteri zamansal olarak taşradan kente göçen ama anlatımsal olarak kentten taşraya dönen bir bireydir. Bu anlatımla ve konuyla Kaplanoğlu, taşrayla bireyi özgün bir tarzda işlemiştir. Serinin ikinci filmi olan Süt, Yusuf’un taşradaki gittikçe incelen hayatına odaklanır.
Toprak İstenci
Yusuf üçlemesi yönetmen tercihi olarak seyircisine karşı ketum bir anlatıma sahip bir seridir. Süt filminde ise bu ketumluk serinin diğer filmlerine kıyasla biraz daha fazladır. Filmin birçok yerinde Yusuf’un ne düşündüğüne ve hissettiğine veya sahnenin anlamına dair kesin yargıya varılamıyor. Fakat anlatımdaki bu ketumluk kendini çok zor açan veya hiç açmayan bir ketumluktan çok, açmak için doğru seyirciyi ve doğru yaklaşımı isteyen türde bir ketumluk olarak kendini hissettiriyor. Filmin içindeki ögeleri ve anlatımı açmak için sembolik bir yaklaşımla çözümleme yapılabilir. Yılan, yayın balığı ve nar imgelerinin kullanılış şekliyle filme kattığı sembolik sisli hava, bu yaklaşım ile dağıtılabilir. Aynı zamanda serinin genelinde rüyalar birçok kez anlatımı kuvvetlendirmek için kullanılmıştır.Bu sebeple psikanalitik bir yaklaşım için de malzemeler mevcuttur. Fakat bu yaklaşımlarla filmin sadece bir yerine kadar veya sadece bir kısmı çözümlenebiliyor. Genel resme baktığımızda ise, yönetmenin de verdiği bir röportaj da belirttiği gibi1, çağrışımsal yapıya sahip bir anlatım görüyoruz. Film anlatmak istediğini direkt söylemek yerine sezdirmek, hissettirmek istiyor. Yani film seyircisine tohumlarını ekiyor ve toprak doğru topraksa film açıyor.
Süt filminde çağrışımsal anlatım, filmi özümsemekte gerekli olan farkındalıklardan birisi sadece. Bu farkındalıklarından bir diğeri ise serinin ‘zaman’ kavramına yaklaşımıdır. Kaplanoğlu serinin genelinde kronolojik bir atmosfer tercih etmemiştir. Yani Yumurta filminin geçtiği tarih gerçekte de olduğu gibi Süt’ten daha öncedir aslında. Buradaki zaman farklılığının sebebi, zamanla ilgili bir oyun yapmaktan çok, filmin zamansız kişiliğini oluşturmaktadır. Bu kullanış şekli Henri Bergson’un zaman kuramını anımsatır niteliktedir. Bergson’a göre zaman, saat kadranının çerçevesinde dönen boş ve soyut bir kavramdan çok, şuur hallerinin mütevali akışıdır. Yani gerçek zaman şuur halleri ve daimi bir oluştur2. Bu üçleme içerisinde de Yusuf saatteki zamandan bağımsız sürekli bir oluş içerisindedir. Her film Yusuf’un en yoğun şuur hallerinin geçtiği dönemi izleyiciye yansıtmaktadır. Bu algı ve farkındalık, Süt’ün düğümünü biraz daha gevşetmektedir.
Özümsenmesi gereken bir diğer ve belki de en değerli farkındalık ise filmin neyi, nasıl anlattığıdır. Yönetmen verdiği bir röportajda: ‘Ben “Yusuf Üçlemesi”ni bir hatırlamalar hâli olarak tasarlamaya çalıştım. Dolayısıyla “Süt”, “Yumurta”daki karakterin kendi gençliğini hatırlaması üzerine kurulu bir film.3’ Yani tüm film aslında yetişkin Yusuf’un gençliğini düşündüğünde aklında canlandırdıklarından oluşmaktadır. Bu kavrayış birçok parça yerli yerine oturmaktadır. Filmdeki birçok yoğunluğun sebebi için, bu kendine empresyonist bakış açısı denilebilir.
İncelmiş Hayatlar
Filme dair kazandığımız bu perspektiflerle filmin konusuna genel olarak bakarsak, Yusuf, Süt filminde bir delikanlıdır. Yetişkinlikle ergenlik arasına yerleştirmekte güçlük çektiğimiz bu çağ gibi Yusuf da kendini bir yerlere yerleştirmekte güçlükler çeker bu dönemde. Annesiyle süt ve süt ürünleri satarak geçimini zar zor sağlamaktadırlar. Bunun yanında haneye direkt bir katkı vermektense şiir yazmayı tercih eder. Geçim derdine dair bir sıkılmışlık ve yaşadığı çevreye dair bir yadırgama hali içerisindedir. Bu sıkılma ve yadırgama tezatlığı özellikle bu geçiş çağında unutulmaya gelemeyen ve varlığını daha derinlerde hissettirmek isteyen bir haldir. Filmde ilk olarak Yusuf’un bu karakteri ve taşrayla olan mücadelesi anlatılır. Bu zemin hazırlandığında ise sırayla üzerine taşıyamayacağı yükler biner.
Askerlik muayenesinde hasta ve çürük olduğunu öğrenir ve askerliğe önem veren toplumun yargıları altında ezilir. Annesinin bir erkekle izdivaç yaşadığını öğrenir ve annesine karşı olan çocukluk masumiyetinin yerine geçen öfkeyle ve hayal kırıklığı ile ezilir. Bu ezilmelerle Yusuf’u mecbur olmadığına inandığı hayatı yaşarken görürüz. Bu durum Yusuf’un iradesinin törpülenişi olarak yorumlanabilir ama Yumurta’dan bildiğimiz gibi Yusuf bundan sonra İstanbul’a yerleşmiştir. Bu yüzden bu ezilmelerin Yusuf’ta bir irade törpülenmesinden daha çok, incelip kopan hayatının umursanmamasından dolayı, kararlarının ve hayatının o kadar da değerli olmadığı düşüncesi ile bir özgürleşme olduğu da söylenebilir. Filmin bu değişmelerle karaktere kazandırdığı dinamiklik, karakterin seyirci için bir sakıza dönüşmesine engel olmaktadır.
Bir karakter üzerine kurgulanan üçlemenin bir filmine göre, Süt’teki yan karakterlerin sivriliği seyirci tarafından hissedilebilir düzeydedir. Fakat bu sivrilik belli noktalarda gerçek bir karakterden ziyade bir tip havası vermektedir. Özellikle edebiyat hocası ve Yusuf’un hocayla olan ilişkisi, ne kadar bu filme ‘hatırlamalar’ merceğinden bakılırsa bakılsın, gerçeklik hissiyatını vermekte diğer ilişkilere oranla zayıf kalmıştır. Bunun yanında anne-oğul ilişkisi ekrana yansıdığı ilk andan itibaren açık ve örtük bir şekilde varlığını gayet yerinde hissettirmiştir. Bu kısımda anne karakterini oynayan Başak Köklükaya’ya da hakkını vermek gerekir. Emekçi anne profiline, bu filme göre bazı noktalarda aşırılıklar olsa da, gayet güzel hayat vermiştir. Melih Selçuk’a gelecek olursak, oyuncuyu ve karakteri Yumurta’daki Nejat İşler’in Yusuf’undan sonra ilk başta yadırgamak çok normal. Çünkü iki aktörün karaktere kattığı hava ve karakterin kendisi iki film karşılaştırıldığında çok farklılaşmış. Ama bu farklılaşmayı ‘hatırlama’ perspektifine dahil ettiğimizde insanın kendisine olan hakiki yabancılaşması hiç yadırganacak bir durum değil. Halihazırda film zaten anlaşılmak için birçok farkındalık isterken, bu perspektifin anlatımda bu kadar kritik olması, filmin anlatmak istediğinden çok, seyircinin anladığıyla ve akılda kalanla yer ediyor seyir damağında. Bunun dışında Selçuk, Kaplanoğlu’nun istediği aşırıya kaçmayan durum oyunculuğunu iyi oynamış. Zaten bu filmle birlikte yurtiçinde ve yurtdışında birçok ödül almış ve adından söz ettirmeye başlamıştır.
Auteur’lüğe Giden Yol
Film, algısal perspektifte yaşattığı zorluğu kamera perspektifinde de yaşatıyor. Fakat bu zorluk sınırları zorlayan bir zorluktan öte, seyir zevki yaşatan ve seyirciyi aktif kılmaya çalışan bir zorluk. Kamera açıları ve çerçeveye giren objeler özenle seçilmiş. Ama yer yer rahatsız edici olabilecek unsurlar da anlatımda kullanılmış. Kamera hareketleri bu filmden beklenileceği üzere çok seyrek. Bu seyreklikte de bir özgünlük olduğunu söylemek gerek çünkü yer yer planlar seyircinin anlamlandıramayacağı ama hissedeceği şekilde ekrana yansıtılmış. Bu noktada serinin ilk iki filminin görüntü yönetmeni olan Özgür Eken’i tebrik etmek lazım. Filmin tüm ögelerindeki bu sadeliğe ve çağrışımsal anlatıma seste de rastlanıyor. Film için sadece doğal sesler tercih edilmiş. Bu sadeliğin senaryo için de tercih edilmiş olması belli noktalarda çok fazla hissedilir konumda. Özellikle filmin son 40 dakikasında neredeyse hiçbir diyalog yok ve bu kısmı seyirci için en ince elek diyebiliriz. Tüm bu sadelik ve çağrışımsallık film boyunca sadece Yusuf’un madenci abisi ile aralarında geçen sahnede kullanılan tilt hareketi ile bozuluyor. Bu hareket esnasında tüm bu sadelik ve çağrışımsallık yerini aşırılığa ve romantizme bırakıyor. Bu fire hissedilmeyecek türde küçük bir hatadan çok, seyir zevkinde bir süreliğe kekremsi bir tat bırakıyor. Bunun dışında tercih edilen yöntem, filmde istikrarlı bir şekilde kullanılıyor.
Film genel anlamda tek başına ele alınırsa, bazı farkındalıklara çok bağlı olduğu ve kişisel bir yapım olduğu görülür. Fakat Yusuf Üçlemesi özelindeki yerini göz önünde bulundurularak bakıldığında hem tamamlayıcı hem de özerk olarak öne çıkar. Tıpkı Yusuf gibi Süt filmi de kendini yerleştirecek bir yer bulmakta güçlük çeken bir yapımdır. Karakterin kimlik arayışı ve sıkışmışlığı bu seri içerisinde Süt için de söylenebilir. Süt’e de, toplum yargılarından ve beklentilerden bağımsız, kendisini açmayı dikte etmeden, kendisini açabileceği uygun ortamı sağlayarak yaklaşılmalıdır.
Kaynakça
- Ertan, E (2009). Süt/Basından http://www.kaplanfilm.com/tr/milk_news_engin_ertan.php
- Bergson, H (2017). Yaratıcı Tekamül. 3. Baskı. İstanbul
- Ertan, E (2009). Süt/Basından http://www.kaplanfilm.com/tr/milk_news_engin_ertan.php