Sevmek Zamanı Film Eleştirisi
Her izlediğimde kalbimi bir kere daha kırıyor Sevmek Zamanı. İlahi aşkın beyaz perdeye yansıması olan film insanı aşk hakkında bir kere daha düşünmeye sevk ediyor.
Metin Erksan’ın yönetmenlik koltuğunda oturduğu filmin başrollerini Müşfik Kenter ve Sema Özcan paylaşıyor. Daha önce “Susuz Yaz” filmiyle Berlin’de en iyi film ödülünü alan Erksan, anlaşılan gönlünü sinemadaki sanat pratiğine fazlasıyla kaptırıyor. Metin Erksan özellikle bu filminde üzerine master yaptığı konu olan İstanbul hanlarını adeta bir rehbermişçesine bize tanıtıyor.
Filmin karanlık dokusu film boyunca peşimizi bırakmıyor. Başrol karakterimiz Halil’in içine çökmüş olan yalnızlık ve ilahi aşk, bizim de iliklerimize işliyor. Halil ve kadın başrolümüz Meral sayesinde eski İstanbul görüntülerine film boyunca doyuyor ve öylesi güzel, kendi halinde bir İstanbul özlemiyle doluyoruz.
Metin Erksan filmin senaryosunu “Piano Piano Bacaksız” kitabından da tanıdığımız Kemal Demirel’le birlikte yazıyor. Rastgele yazılmayan bu senaryoda en önemli noktalardan biri ise isimlerin de altlarının çok dolu olması. Mesela kadın karakterimizin adının Meral olması bir tesadüf değil. “Maral”dan türeyen bir isim olan Meral, Maral’dan gelen dişi geyik anlamı ve aşık olunacak güzel kadın alt metinleri eklenerek koyuluyor. Aynı zamanda filmin müziklerine göz attığımızdaysa yine doğu – batı sentezini görüyoruz. İki dünya arasındaki statü belirteçleri sanatla birleşerek altı dolu dolu bir film sunuyor bize.
Gelelim Halil’e ve Halil’in ilahi aşkına. Erksan filmde doğu felsefesinde baskın olan bir aşk çeşidinden, surete aşık olmaktan besleniyor. O yüzdendir ki kahramanımız Halil fotoğrafına aşık olduğu kadını karşısında kanlı canlı görünce onun kendisine aşık olmak istemiyordur. Filmin başı aslında bize filmin sonuyla ilgili ipuçları veriyor. O kasvet, filmin sonuna kadar peşimizi bırakmıyor. Filmin en başında Halil bahçenin duvarından atladığında aslında statüsünü çok aşan, ona yabancı bir dünyaya da adımını atmış oluyor. Bergman’dan izlere sık sık rastladığımız filmde Sema Özcan’ı yani Meral’i ise neredeyse filmin tamamında camın arkasından görüyoruz. Bu da demek oluyor ki statüyü ve güvenli alanını koruyan bir kahramanımız daha var. Statülerin birbirine yakınlaşmaya başladığı an ise Meral’in eski sevgilisinin arabasından inip çıplak ayakla yürümeye başladığı zaman oluyor.
İçinden çıkılamaz bir aşk aslında bahsedilen.
Adam kadının resmine aşık oluyor, sonra bu kadın da adamın bu aşkına aşık oluyor. Aslında birbirini tamamlayan bir durum söz konusu olsa da adam kadına uzaktan duyduğu aşkı seviyor. Sureti seviyor ve biliyor ki sonrasında daha fazlasını isterse her şey bozulacak.
Filmin son sekanslarına geldiğimizde belki de görmek istediğimiz şey bize sunuluyor. Bu gel gitli aşk bir nihayete ereceğe benziyor. Fakat puslu bir ortamda Hades’in kayığı gibi bir kayıkla kahramanlarımız adeta sonsuzluğa uğurlanıyor.
Baştan sona metaforlarla dolu bu film zamanının çok ötesine geçmiş bir film. Sevmek Zamanı insanın içindeki aşkın ne kadar da kendisiyle alakalı olduğunu anlatıyor bize. Sevmeye dair bir güzelleme, aşkı unutan kalpler için bir umut niteliğinde. Erksan’ın müthiş sanat yönetimi ve çektiği dahiyane sahneler belki de Türk sineması için güzel bir referans olarak, kendinden sonra gelenlere yol göstericilik yapıyor.
Bir adamın sınırsız aşkını izletti bize Erksan. Ama biz yine de Meral’in aşkını da göz ardı etmeyelim. O zaman Meral’in aşkına saygı niteliğinde, bu yazıyı Meral’in bir repliğiyle bitirelim:
“Belki resmimin arkasında ben yaşıyorumdur. Sen beni görmeye çalışmadın. Ama sen istesen de istemesen de ben varım Halil.”
Sevmek zamanı yenilenmiş kopyası