Belçikalı yönetmen Laura Wandel’in ilk uzun metraj filmi Playground, akran hiyerarşisi ve akran zorbalığı temalarını ele alıyor. Filmimizde okula yeni başlayan Nora’nın okul sisteminin kendi içinde barındırdığı zorluklarla tanışmasını izliyoruz. Üstelik bu zorluklar içinde sığındığı abisi Abel ise okulda zorbalık ve şiddetle mücadele ediyor. Zalim çocuklar ve ilgisiz yetişkinler tarafından oluşturulan bu sağlıksız eğitim ortamı filmin ana çatışmasını oluşturuyor.
Nora ve Değişen Dünyası
Playground’un bir büyüme hikayesi işlediğinden bahsedebiliriz. Nora’nın masumane evrenine şiddet, utanç, yalan ve ihanet gibi kavramlar ilk defa giriyor. Henüz okula başlamakla ilgili kendi endişelerini atlatamayan Nora, okulda bir grup çocuk tarafından zorbalığa uğrayan abisini kurtarmak için çabalamak zorunda kalıyor. Abisi Abel ise ısrarla bu durumun bir sır olarak kalmasını istiyor. Karakterimiz ne abisine ihanet etmek istiyor ne de bu durumlardan şüphelenen babasına daha fazla yalan söylemek istiyor. Bu yüzleşmeler ve arada kalma durumu zamanla Nora’yı değiştirmeye başlıyor. Film ilerledikçe karakterimizin çevresine karşı olan davranışlarının dönüştüğünü fark ediyoruz. Nora giderek genel işleyişe ayak uyduruyor, bu kaotik ortamda çarpık ve yanlış olsa da bir denge kurmaya çalışıyor. Katı kuralları olan bu hiyerarşik düzen, Nora’yı da içine alarak yozlaştırıyor ve masum dünyası kirletmeye başlıyor. Buradan yola çıkarak karakter gelişiminin, olması gerektiği gibi filmin önemli bir kısmını oluşturduğunu görüyoruz. Çocukluğun kendine özgü acımasızlığı ve aynı zamanda bu tehlikelere karşı savunmasızlığı bir potada eritiliyor.
Abel karakterinin ise Nora kadar derinlikli yazılmadığını ve büyük bir gelişim göstermediğini söyleyebiliriz. Elbette Nora’yı destekleyen, ona alan açan birçok yönü var ama Abel’ı daha çok olan biteni kabullenmiş, tek boyutlu bir karakter olarak izliyoruz. İç dünyasına inemiyoruz. Onun motivasyonu hakkında çok az şey var. Sadece Abel’ın üzerinde bu “oyun alanının” etkilerini görebiliyoruz. Nora kadar iyi uyum sağlayamıyor, yalanlara başvuruyor ve şiddet gördüğü için şiddet uygulamaktan çekinmiyor. Yönetmenin hepten silik bir karakter yaratma isteği, halihazırda az karakterli olan bu filmde Abel’ın iç dünyasını ıskalamamıza neden oluyor.
Artık Aynı Seviyedeyiz!
Film boyunca kamera, bir çocuk boyu seviyesinde kalıyor ve bizlere okuldaki bir başka çocuk gibi yaşananlara tanık olma imkânı sunuyor. Yakın plan çekimler ile çocuk karakterlerin sürekli yanında bulunuyoruz ve onlarla ister istemez empati kuruyoruz. Çoğu zaman yetişkin karakterlerin üst vücutlarını bile göremiyoruz. Onları ancak çocuklarla konuşmak için eğildiklerinde görüyoruz. Bu mizansenin film boyunca korunması, yetişkinlerin çocuklara ne kadar uzak kaldıklarını ve onları anlayamadıklarını sürekli olarak vurguluyor. Nora ile aynı seviyede görebildiğimiz tek karakter ise onu anlamaya en çok yaklaşan okulun rehberlik öğretmeni oluyor.
Abartılan İzolasyon & Lafı Uzatmayan Bir Yapı
Tüm olaylar süresince okuldan hiç ayrılmıyoruz. Playground için tek mekanlı bir film diyebiliriz. Üstelik bu mekân bir okuldan çok hapishane avlusunu andırıyor. Böylelikle film dış dünyadan soyutlandığımız, sürekli sorunun kaynağında kaldığımız bir yapım haline gelerek, odağın farklı yönlere dağılmasına izin vermiyor. Çocuklarla beraber, yetişkinlerin görmezden geldiği, müdahale edilmeyen tehlikeli bir alana kapatılıyoruz. Çocuklar bir nevi bu hapishanede kendi yöntemleriyle hayatta kalmaya çalışıyorlar. Hatta bir noktada öğretmenlerin bu kadar umursamaz olması biraz abartıya kaçıyor ve göze batıyor. Apaçık yapılan zorbalıkları bile fark etmiyorlar ve bu konuda ısrarcı oluyorlar. Bu durumun devamlılık göstermesi, yapay bir şekilde fazla kötümser bir atmosfer yaratıldığını düşündürüyor.
Son olarak filmin renk ve kamera kullanımında belgesel havası veren bir sadelik mevcut. Bu minimallik yapımın geneline yayılıyor. Playground, söylemek istediklerini lafı çok dolaştırmadan 70 dakika gibi bir sürede aktarıyor. Bu yönüyle filmin teknik kısmı, sosyal sorunları minimal ve gerçekçi karakter filmleriyle işlemeyi seven Dardanne kardeşlerden izler taşıyor. Playground, abi-kardeş ilişkisi, yetişkin-çocuk iletişimsizliği gibi konulara değinmesinin yanında bir tarafıyla da karakter filmi diyebileceğimiz bir yapım oluyor. Filmin fransızca adı “Un Monde” bir dünya anlamına geliyor. Nora’nın dünyasına misafir oluyoruz, bu küçük dünyadaki yozlaşmaya tanık oluyoruz. Kötülüğün doğuşunu, yayılmasını ve kanıksanmasını Nora’nın hemen yanıbaşından izliyoruz.