Kontroll Film Eleştirisi
Macar asıllı yönetmen Nimród Antal‘ın kariyerindeki ilk uzun metraj film olan Kontroll, dünyada büyük hayran kitlesi edinmiş kült filmlerin aksine kendi halinde Macarca bir kült. Psikolojik gerilim türündeki film, gizem, dram ve komedi unsurları kullanılarak işlenmiş. Sembolik anlatımın kullanıldığı bir kurmaca olmasına rağmen, yüzeydeki anlatımı ile kusursuz bir uyumu var.
Budapeşte metro ağında bilet kontrolörü olan beş kişilik bir ekip ve bu ekipten Bulcsu’nun bu işi bırakmak istemesi ama bir türlü çıkış yolunu bulamaması üzerinden, bireyin zihinsel özgürlük mücadelesi anlatılıyor. Filmin tamamı bu metro ağının içinde çekilmiş.
Film müzikleri yine Budapeşte’den Neo imzalı ve leziz. Soundtrack albüm dinlemeniz için burada.
Girelim içeri…
Gece yarısı, yer altındaki metroya inen sarhoş bir kadın, bir elektrik gelgiti anında, görmediğimiz biri tarafından perona hızla yanaşan vagonun önüne itilir.
Sabah, metronun içinde yerde yatan, gece orada uyuduğunu anladığımız kontrol memuru Bulcsu, insanlar metroya doluşmaya başladığında uyanacaktır.
Tüm metro çalışanları o gün çalışacakları güzergahı öğrenmek üzere sabah toplantısında bir araya geldiğinde; dün gece yine birinin atladığı, bu ay yedinci kez olan bu olayın metronun itibarını sarsıyor olmasının merkezdeki takım elbiselileri sinirlendirdiği söylenecektir. Fakat aynı sabah, bu sefer biz seyircilerin göreceği üzere, siyah uzun deri ceketli, kapüşonu yüzünü örten bir kişi, yine bir elektrik gelgiti anında birini vagonun önüne iter. Bulscu ve arkadaşları cesedin dağılan parçalarının toplanmasını izlerken ‘Gestapo’ diyecekleri iki takım elbiseli olay mahalline geldiğinde oradan uzaklaştırılacaklardır.
Her biri nevi şahsına münhasır karakterler olan ekibin çalışacağı hat perona yanaşır ve iş başlar. Biletini gösterip işine bakan yolcular şöyle dursun; bilete gerek görmeyip arıza çıkaranlar, dil bilmiyor ayağına yatan turistler, sarkıntılık edenler, sağır rolü yapanlar, canı sıkılanlar derken Bulscu, üzerinde ayı kostümü olan bir kadın görecek ve ondan etkilendiğini gizleyemeyecektir.
“Hem bilet kontrolü hem de kovalamaca sahnelerinin kurgu, kamera açısı, müzik ve oyuncu uyumu adeta seyir keyfi sunuyor.”
Son durakta, ekibin yenisi ve safı Tiby, tanınmış kaçak yolcu Bootsie tarafından sprey boyaya bulanınca hepsi onu kovalamaya başlar. Hem bilet kontrolü hem de kovalamaca sahnelerinin kurgu, kamera açısı, müzik ve oyuncu uyumu adeta seyir keyfi sunuyor. Oldukça eğlenceli bir dille işlenen bu iş günü, ekibin, her gün gün bitiminde üstlerinden tır geçmişe dönmelerinin nedenini anlamamızı sağlar. Bu hiç de kolay bir iş değildir; kontrolörler sistemin adamlarıdır, sevilmezler.
İş bitip gece olduğunda, metrodan çıkmak üzere hareket etmişken, yürüyen merdivenlerden içeri geri dönen Bulscu, yer altında sadece ondan istenenleri yaparak günü geçiriyordur. Gecenin sonunda ilk önce çıkışa yönelmesi ama yapamaması, bu durumdan belli bir rahatsızlık duyduğu ama kendi kendisine çözüm olmayı başaramadığı içindir. Uyumak üzere yere yattığında, bir hisle, metronun içindeki baykuşu görür.
Bu sembolik bir işarettir. Işıklar sönüp uykuya daldığında, ayı kostümlü kız rüyasında ona bir şey göstereceğini söyleyerek onu dar bir tünelin önüne getirir. Görmesi gereken şey tünelin sonundadır. Bulscu tünelin sonuna geldiğinde, metroda insanları ölüme iten, tıpkı onunki gibi deri ceketiyle kapüşonlu katili kıvrılmış yatarken görecektir. Korkuyla bağırır.
Böylece biz seyirciler, bir metroda çalışan kontrolörlerin hikayesini seyrediyorken; aynı zamanda Bulscu’nun zihninde yol aldığımızın da farkında varırız.
Ertesi gün metro yine her gün olduğu gibidir;
Yyoluna bakanlar ve bilet parası vermemek için savaşanlar. Bulscu ise ayrıca geçmişi ile yüzleşecektir. Metroda, kontrolör olduğunu gizleyeceği biri ile karşılaşır. Bir duraklık kısa sohbetlerinde anlarız ki Bulscu, yer altına inmeden önce yaptığı işte başarısı kabul görmüş biridir ve her şeyi bırakıp ortadan kaybolmuştur. Bulscu bu sohbet esnasında kendi ile ilgili hiçbir şey anlatmaz ancak neden bıraktığını söyler.
Yıllarca, hep en iyi olduğunu kanıtlamak için, her gün, her savaşı kazanmak amacıyla yataktan kalkarsın. Endişelenmeye başlamıştım. En iyi olmadığım ortaya çıkarsa ne olacak diye, endişelenmek istemiyordum.
Ayı kostümlü kadın ise Bulscu’nun tahmin edemediği kadar yakındadır ona. Yer altına inmeyi seven bu kadın, Vatman olan babası Béla’ya, öğle yemeklerini yerken bir soru sorar, hafızalarda yer edecek türden güzellikte, aydınlık bir diyalogdur bu.
-Baba, sence ben tuhaf mıyım?
-İyi ki öylesin.
-Hayır, ben ciddiyim.
-Acele etme.
Béla’nın aydınlığı gece olduğunda Bulscu’ya da dokunacaktır. Daha gördüğü rüyanın etkisinden çıkamamışken, üstüne bir de eski iş arkadaşıyla karşılaşması ve gün ortasında bir kontrolörün her şeyden bıktığını söyleyip kendisini yumruklayan yolcunun boğazını kesmesi onu iyice sarsmıştır. Béla’ya buradan nasıl çıkılacağını sorar ve bir sürü çıkış yolu olduğu cevabını alır. Artık Bulscu nasıl yapacağını bilmiyor da olsa, değişim vakti yakındır, buranın dışına çıkma zamanı gelmiştir.
Bazen, hoşumuza gitsin ya da gitmesin, kendimiz için doğru olanı yaptığımızda olayların yönü değişir. İşte Bulscu da böyle bir zamanın başındadır ve şans bu ya, Béla’nın kızı, ayı kostümlü kadın, metronun ortasında bir kavgaya tutuşmuşken o da oradadır, ortalık yatıştığında kadın ona dışarıda kahve içmeyi teklif eder ancak sonuç metronun içinde kahve yudumlamak olur. Yarın akşam metroda düzenlenecek kıyafet balosunda birlikte gitmeye karar verirler.
Balo öncesi, önceki gün yakalayamadıkları kaçak yolcu Bootsie’yi yine metroda gören Bulscu onu kovalamaya başlar ancak, deri ceketli katil önüne çıkacak ve bu sefer elektrik gelgiti de olmadan Bootsie’yi ölüme itecektir. Bulscu katilin önünde adeta taş kesilir ve gözlerini kapatıp sanki bu olay hiç yaşanmamış gibi oradan gitmesini bekler.
Durum kameralara açıkça kaydedilmiş olmasına rağmen, ‘Gestapo’ Bulscu’yu sorgulamak üzere çağırır ve kayıtla oynayarak suçu ona yıkmak isterler. Bulscu bunu yutmaz ancak sorgudan çıktığında söylenti çoktan yayılmış ve herkes ona şüphe ile yaklaşmaktadır. Ekip arkadaşları ona sırt dönecek, rakip ekip tarafından tartaklanacaktır. Bulcsu tüm bu olanlardan sonra çıkış yolunu bulabilecek midir? Filmin sonu bu sorunun cevabını vermede yetersiz kalmış olabilir, tartışmaya açık.
Bulscu karakteri, sistem ile kendi zihni arasında sıkışıp kalmış bir ruh hali içindeyken, korkuyla sığındığı zihninin de o kadar güvenli olmadığının farkına varmıştır. Kapüşonlu katilden bu denli korkması, ona kendi yapabileceklerinin sınırını gösterdiği içindir. Fakat Bulscu ne katil, ne de sistemin adamı olmak istemiyordur.
Görüşmek üzere…