Günümüzde absürd mizah dendiğinde şüphesiz ki akla gelen ilk isimlerden biri Monty Python’dur. 1969 yılında BBC’de yayınlanmaya başlayan Monty Python’s Flying Circus, her bölümünde izleyicinin karşısına farklı skeçlerle çıkarak üretim anlamında da oldukça başarılı bir topluluk olduğunu kanıtlamıştır.
Altı kişiden oluşan oyuncu grubu, skeçlerin tamamında farklı rollerde izleyici karşısına çıkmıştır. Grubun resmi olmayan 7. üyesi olan Carol Cleveland da birçok skeçte oyuncu olarak karşımıza çıkmıştır. Ekibin yaptığı iş öylesine büyük önem kazanmıştır ki birçok otoriteye göre müzik için Beatles neyse komedi için de Monty Python odur. TV komedisinin 70’li yıllarda geçirdiği evrimin ilk adımını da bu grup atmıştır. Peki, kim bu Monty Python?
Öncelikle grup, dostlukları üniversite yıllarına ve daha önceki TV şovlarına dayanan 6 arkadaştan oluşuyor (yukarıda da bahsettiğim gibi resmi olmayan yedinci üye Carol Cleveland’dır). Graham Chapman, John Cleese, Eric Idle, Terry Jones, Michael Palin ve Terry Gilliam hem oyuncu hem de yazar kadrosunda yer alarak Monty Python’a hayat vermiştir. Python’un ana amacı, kendi yaptıkları komedi şovunun o zamanlar İngiliz televizyonunda başka hiçbir şeye benzemeyen bir şovu üretme çabasıydı. Programları Monty Python’s Flying Circus hakkındaki tüm kararlar ekibin aldığı ortaklaşa kararlar sonucunda belirlendiği için klasik televizyon komedisi kurallarını bir kenara bırakarak biçim ve içerikle deney yapmalarına izin veren yaratıcı kontrole sahipti. Monty Python’s Flying Circus özelinde konuşursak program yalnızca İngiltere’de değil, Avrupa’nın diğer ülkelerinde de oldukça büyük bir ilgi ile takip edilmiştir. Hatta Alman kanallarından biri, ekipten kendileri için özel bir program bile istemiştir. Programdaki skeçler daha çok entelektüel bir zevke sahiptir. Edebi şahsiyetler, sanatçılar ve filozoflara ait birçok referansı skeçlerde görmek mümkündür.
Televizyon programın gördüğü ilgi ve yakaladığı başarı sonucunda ekip bu sefer sinemaya atıldı ve beyaz perdede de aynı başarıyı yakalamayı başardı. Özellikle Monty Python and the Holy Grail (1975) ve Life of Brian (1979) bugün bile sinema otoritelerine göre absürd mizahın en başarılı örnekleri olarak ön plana çıkıyor. Monty Python and the Holy Grail, İngilizlerin en önemli efsanelerinden biri olan Kral Arthur efsanesini hicvetmektedir. Aslında bu film ekibin ilk filmi değil ama ilk iki film, TV programının skeçlerinden seçmeler olduğu için orijinal bir hikâyeye sahip olan Monty Python and the Holy Grail, ekibin ilk sinema filmi olarak kabul ediliyor. Film, ABD’de gösterime giren İngiliz filmleri içerisinde en fazla hasılatı elde edilen film olarak da tarihe geçmiştir. Bugün elinize bir sinema antolojisi alsanız ve en iyi filmler listesine göz atsanız, Monty Python and the Holy Grail mutlaka o liste içerisine girmeyi başarmış filmlerden biri olarak öne çıkar.
İlk filmin yakaladığı başarıdan sonra ekip ikinci film için kolları sıvar ve Life of Brian 1979 yılında gösterime girer. Life of Brian da tıpkı ilk film gibi kült filmler listesinde yerini almıştır; ancak bu film, toplum için hassas sayılabilecek bazı noktalara değindiği için bazı suçlamalar ve protestolarla karşı karşıya kalmıştır. Filmin konusu, Hz. İsa ile aynı gün doğan ve ona komşu olan bir gencin mesih zannedilmesini anlatır. Aslında sadece filmin konusunu okumanız bile yüzünüzde bir tebessüme neden oluyor. Hem oyunculuklar hem de film içine yerleştirilmiş ince espriler, bugün bile Monty Python mizahının ne kadar zamansız bir iş olduğunu anlamamızı kolaylaştırıyor. Özellikle Graham Chapman, devleşen oyunculuğu ile yeri asla dolmayacak bir isim olduğunu sinemaseverlere kanıtlarcasına bir performans sergiliyor.
Life of Brian çekimlerinin tamamlanmasında çok tanıdık isimlerin katkıları da mevcut. Eric Idle’ın yaptığı açıklamalardan anlaşılacağı üzere Led Zeppelin, Pink Floyd ve Jethro Tull gibi rock grupları, filmin yapımının tamamlanması için ciddi bir finansal kaynak sağlamışlardır. Açıklanan miktarlara göre Zeppelin 31.500, Pink Floy 21.000, Jethro Tull solisti Ian Anderson ise 6.300 sterlin yardımda bulunmuştur.
Ekibin son filmi Monty Python’s The Meaning of Life ise ilk iki filmin aksine film için özel olarak yazılmış olan skeçleri içeriyor. Bu filmin bir diğer özelliği ise Graham Chapman’ın 1989 yılındaki vefatından önce altı Python üyesinin hepsinin başrol oynadığı son uzun metrajlı film olmasıdır. Film, küçük bir gişe başarısı elde etse bile ekibin ilk iki filmi kadar olumlu geri dönüşler alamamıştır. Filmin tanıtımında kullanılan slogan ise ekibin mizahi yönünü ön plana çıkaracak cinsten etkileyici ve komik: “Tanrının dünyayı yaratması altı gün sürdü, ancak Monty Python’un onu mahvetmesi sadece 90 dakika sürdü.”
Bu filmden kısa bir süre sonra Monty Python ekibi dağıldı, ancak grubun bazı üyeleri ortak projelerde yer almaya devam etti. Bunlardan en önemlisi, 1988 yılında vizyona giren A Fish Called Wanda (1988) filmidir. Benim de Monty Python ismi ile tanıştığım ilk film buydu aslında. Film Hollywood stüdyolarından çıktığı için Jamie Lee Curtis gibi birçok Hollywood ekran yüzünü filmde görmek mümkün. Film hem eleştirmenlerden olumlu eleştiriler aldı hem de iyi bir gişe başarısı elde etti; ancak filmin çok daha fazla ses getirmesinin ilginç de bir hikâyesi var. Filmin ilk gösterimi yapıldığında, Danimarkalı Ole Bentzen adındaki odyolog, filmi izlerken gülmekten ölmüştür. Medya için büyük bir malzeme haline getirilen bu olay, daha sonra bir Python üyesi olan John Cleese tarafından sonlandırılmıştır. Çünkü Cleese bu işin bir reklam kampanyasına dönüşmesini istememiştir.
Bu dönemde ekibin bazı üyelerinin görüldüğü; Yellowbeard, Baron Munchausen’in Maceraları, Brazil gibi filmler de ilgiyle karşılanmıştır. The Meaning of Life filminden sonra sayısız kez Monty Python’un yeniden bir araya geleceği söylentileri yayılmıştır. Altılının birlikte son kez görünmesi ise Monty Python’a özel bir komedi programı olan “Parrot Sketch Not Included – 20 Years of Monty Python”da olmuştur. Adından da anlaşılacağı üzere 20. yılını kutlayan ekip için geçmiş dönemlerde yayınlanan ve programa özel yazılmış skeçlerden oluşan bu program, grubun bir hayranı olan ünlü aktör Steve Martin tarafından özel olarak tanıtılmıştır.
1989 yılının Ekim ayında ekibin 6 üyesinin bir daha bir araya gelme söylentileri de son bulmuştu. Bunun nedeni Graham Chapman’ın erken vefatıydı. Henüz 48 yaşında olan Chapman, bademciklerinde çıkan kötü huylu bir tümörün daha sonra omuriliklerine sıçramasıyla hayata veda etmişti. Chapman’ın vefatı üzerine yapılan anma töreninin medya tarafından suiistimal edilmesini istemeyen ekip üyeleri, törene Monty Python’s Flying Circus jeneriğinde yer alan ve ticari bir markaya dönüşen Python ayağı şeklinde çelenk göndermişlerdir. Aynı zamanda “Diğer Python’lardan Graham’a tüm sevgimizle. Not: Çok aptallaşıyorsak bizi durdurun” şeklinde de bir notla en yakın arkadaşlarına veda etmişlerdir. Chapman’ın cesedi yakılmış ve külleri bir kavanoz içinde saklanmıştır. Ta ki 1998 yılında Aspen Komedi Sanatı festivaline kadar. Festivalde sahneye getirilen kavanoz, Terry Gilliam tarafından “yanlışlıkla” devrilmiş, küller elektrik süpürgesi yardımıyla sahneden temizlenmiştir. Bu elbette Monty Python skeçleri tadındaki mizansenden başka bir şey değildir. Chpaman’ın gerçek külleri bir söylentiye göre Kuzey Galler’de serpilmiştir.
Bu sarsıcı ölüm, ekip için de bir araya gelme ihtimallerini tamamen ortadan kaldırmıştır. Hatta Eric Idle, Monty ‘un yeniden bir araya geleceği söylentileri üzerine “Sadece Chapman ölümden dönerse yeniden bir araya geliriz. Bu yüzden onun menajeri ile görüşüyoruz.” açıklamasıyla soruya adeta “Monty Pythonca” bir cevap vermiştir.
Eric Idle bu açıklamayı yaptıktan yıllar sonra ekibin hayatta kalan üyeleri son kez hep birlikte görülecekleri Monty Python Live (Mostly): One Down, Five to Go (2014) projesi için bir araya geldi. Bu proje canlı bir sahne şovunu içeriyordu ve tek sefer olarak yapılması planlandı. Biletler satışa çıktıktan yalnızca 43 saniye sonra tükendi. Ekip, yeniden bir araya gelme fikirlerinin ilham kaynağı olarak Monty Python hayranı olan South Park yaratıcıları Trey Parker ve Matt Stone’u göstermişlerdir.
Monty Python ile alakalı son anekdotumu da vererek bu özel dosyayı da burada kapatıyorum. 2009 yılında, Monty Python’s Flying Circus’un 40.yılına özel olarak yapılan bir etkinlikte hayatta kalan ekip üyeleri ile yapılan röportajların yanı sıra, Graham Chapman’ın arşiv röportajları, televizyon dizileri ve filmlerden çok sayıda alıntının yer aldığı altı bölümlük Monty Python: Almost the Truth (Lawyers Cut) belgeseli yayınlandı. Şüphesiz ki belgeseldeki en ilgi çekici bölümlerden biri, dünyaca ünlü heavy metal gruplarından biri olan Iron Maiden’den tanıdığımız Bruce Dickinson’un Life of Brian’daki tema şarkısını “kendince” yeniden seslendirmesi olmuştur. Bruce Dickinson da birçok İngiliz gibi Python hayranlarından yalnızca biridir.
Monty Python, kendinden sonra gelen komedyenlerin birçoğunu etkilemiş ve hayatlarında iz bırakmış bir proje olarak komedi tarihinde kendine has bir konumda yer almaya devam etmektedir. Mike Myers, Jerry Seinfeld, Sacha Baron Cohen, Seth MacFarlane, Rowan Atkinson ve daha nice isim, Python’un stilinden esinlenmiş, onların açtığı yoldan ilerleyerek kariyerlerini şekillendirmişlerdir. Yazımı, ekip hakkındaki en güzel tanımlamalardan birini söyleyen komedyen John Oliver’a ait sözlerle noktalıyorum: “Monty Python’un önemi hakkında yazmak ve onları bir etki olarak göstermek neredeyse gereksiz bir şeydir. Bir nevi varsayılanı söylemektir. Bu çılgınca yetenekli, uygun şekilde saygısız, son derece yaratıcı ve büyük ölçüde ilham verici aptallardan oluşan garip grup, komedinin ne olabileceğini onların nesli ve ardından gelenler için değiştirdi.”