Bu filme olan sevgim o kadar büyük ve sonsuz ki film hakkında günlerce bıkmadan usanmadan konuşabilirim. Bu yüzden dikkatli olun derim filmle ilgili yorumlarım spoiler içerebilir. Her ne kadar klişe bir başlangıç olsa da Wong Kar-Wai’nin aşk filmlerinin usta yönetmeni olduğunu söyleyelim. Bence “aşık olma” halini çok iyi biliyor ve bunu nostalji öğeleriyle donatarak bir paket halinde sunmayı çok iyi başarıyor ama bizi bir yandan gerçeklikten de koparmıyor. Ayrılık acısı, birbirlerini sevip ama kavuşamayan insanlar…
Filmin konusuna gelecek olursak Lai Yiu-Fai (Tony Leung Chiu Wai) ve Ho Po-wing (Leslie Cheung) , Hong Hong’tan Arjantin’e İguazu Şelalesi’ni görmek için yolculuğa çıkarlar ama ilişkileri Arjantin’de beklenmedik bir şekilde biter. Artık yollarına tek başlarına devam etmek zorundadırlar ve bunun için de paraya ihtiyaçları vardır. Lai Yiu-Fai, bir tango barda kendine iş bulurken Ho Po-wing de çabalamaya devam eder. Amaçları yeterli parayı kazanıp Hong Kong’a geri dönebilmektir. Ho Po-wing bir grup adam tarafından dövüldüğünde gidecek hiçbir yeri olmadığını anlar ve eski sevgilisi Lai Yiu-Fai’nın yanına gider. Her şey yeniden başlar.
Çoğunluğa göre Wong Kar-Wai filmografisi denildiğinde hep Chungking Express (1994), In the Mood for Love (2000) ve 2046 (2004) filmleri ilk akla gelenlerdir. Nedendir bilinmez Happy Together bu filmler içine pek dahil edilmez. Tam tersi benim için Happy Together Wong Kar-Wai filmografisi içinde en sevdiğim ve yeri ayrı olan filmdir. İlginçtir ilk izlediğimde film beni çok içine almamıştı ama izledikten birkaç gün sonra kafamda bazı sahnelerin tekrar tekrar döndüğünü fark etmiş ve filmi tekrar izlediğimde adeta vurulmuştum. Film size ilk başta sarı paletinin hakim olduğu muhteşem görüntüler bir araya getirilmiş gibi gelebilir ama bana güvenebilirsiniz bu film bundan çok daha fazlası.
İncelemeye açılış sahnesiyle başlamak isterim. Po-wing’in Yiu-Fai’a “Hadi yeniden başlayalım” demesiyle ekranın renkliden siyah-beyaza geçmesi, Yui-Fai ‘nin “voice-over” olarak ilişkilerini anlatmaya başlaması ve birdenbire başlayan sevişme sahnesi… Birkaç dakikada hikayenin içinde buluyoruz kendimizi. Kar-Wai’nin filmografisine bakıldığında Happy Together’ın diğer filmlere göre daha az stilize olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu filmde In Mood for Love’daki uzun uzun bakışmalar, yürüyüşler yok. Kar-Wai bu filmde her şeyi daha hırpani ve daha bedensel anlatıyor. Yönetmenin bu anlatım yolunu tercih etmesi iki karakterin birbirlerine çok aşık olmasına rağmen birlikte olmayı başaramamalarının ardındaki tezatlığın anlatımına büyük katkı sağlıyor. Açılış sahnesiyle bir başka bilgi de Wong Kar-Wai Tony Leung’a ilk başta sevişme sahnesinin olmadığı bir senaryo yollar ve Tony Leung’u bu senaryoyla filmde oynaması için ikna eder. Sevişme sahnesinin çekileceği güne kadar Tony Leung’un sevişme sahnesinin çekileceğinden haberi olmaz.
Filmle alakalı en çok ilgimi çeken olayın iki erkek arasındaki aşkı anlatmasına karşın diğer queer filmlerinin çoğunda gördüğümüz coming-out. AIDS, zorbalık gibi durumlarla karşılaşmamamız. İlk dakikadan itibaren Lai Yui-Fai ile Ho Po-wing yaşadıkları aşka şahit oluyoruz. Filmin başından sonuna kadar onların yaşadıkları ve bizim şahit olduklarımız önemli hale geliyor. Toplumun görüşünü ve yorumlarını asla bilmiyoruz. Zaten aşk böyle bir şey değil mi? İki kişi arasındaki yaşanan duygu yoğunluğu ve aralarında yaşananlardan ibaret değil midir? Dışarıdaki insanların ve onların düşüncelerinin yok hükmü olması gerekmez mi?
Bir yandan Wong Kar-Wai çok evrensel bir şey anlatıyor bana kalırsa. İki kişi arasındaki aşk. Bu iki kişi kadın olabilirdi ya da biri kadın biri erkek olabilirdi. Biri trans diğeri non-binary olabilirdi. Bu ikili Hong Hong’tan değil de Berlin’den ya da Tahran’dan geliyor olabilirdi. Bu olasılıklar bana duyguların bir renginin, cinsiyeti olmadığını ve aşk denilen o karmaşanın sadece toplumun belli bir kesimindeki insanların yaşamadığını hatırlatıyor adeta.
Film bir aşk hikayesinin bitişini anlatırken aslında bir yanıyla içinde umut barındıyor. Özellikle finale yaklaşırken Lui-Fai’ın tek başına İguazu Şelalesini görmeye gittiği ve orada içsel hesaplaşma yaşadığı sahne bana kalırsa filmin önemli sahnelerinden biri. Lui-Fai’nin arkadaşı Chang’un Güney Kutbu’nun en ucuna gitmesi ve orada Lui-Fai’nin ses kaydını dinletmesi final için metaforik bir anlam katıyor. Finalde çalan The Turtles’un Happy Hogether şarkısının da umut barındırma konusunda etkisi büyük. Şarkı seçimlerinden bahsetmek gerekirse bu filme Astor Piazzola’nın Prologue, Milonga for Three ve Finale parçaları tek kelimeyle muhteşem. Hele Finale parçasıyla Lui-Fai ve Po-wing’in tango yaptıkları sahne diyorum ve sonsuza kadar susuyorum. Bu harika sahneyi kendi gözlerinizle görmelisiniz.
Bahsetmeden geçmememiz gereken konulardan biri Wong Kar-Wai’nin neredeyse her filminde beraber çalıştığı görüntü yönetmeni Christopher Doyle ve onun yarattığı muhteşem sinematografi. Araba sahnesi, tango sahneleri, İguazu Şelalesi’ndeki görüntüler… Bizlere diğer Kar-wai filmlerinde olduğu gibi bu filmde de aklımızdan çıkaramayacağımız harika sahneler bırakıyor. Bir diğer konu ise oyunculuklar. Kar-Wai’nin önceki filmlerinde de beraber çalıştığı Tony Leung ve Leslie Cheung. Onlar hakkında ne desem az kalacak biliyorum ama şunu söyleyebilirim bu ikiliyi saatler boyunca sıkılmadan izleyebilirim. Gerçek hayatta çok iyi arkadaş olmalarına rağmen bu aşkı bize sonuna kadar hissettirmeleri ayrı bir tebriği hak ediyor. Özellikle Leslie Cheung için parantez açmak isterim aslında kendisi Çin’de çok ünlü bir pop starmış. Hatta cantopop müziğinin kurucularından sayılıyormuş.
Asıl mesleği oyunculuk olmamasına rağmen Po-wing rolüyle kendine hayran bıraktırıyor. Kendisiyle ilgili üzücü olan durumsa 2003 senesinde savaştığı ağır depresyon sonrası intihar etmesi. Bir rivayete göre Leslie Cheung’un ölümünden sonra Tony Leung numarasını telefonunda tutmaya devam ettiği Leslie Cheung’u bir gün kazara arar. Kulağına, bir daha duyamayacağı o tanıdık ses lütfen mesaj bırakın demektedir. Tony Leung mesajını bırakır: ”Neden yeniden başlamıyoruz?”