“Benim için en önemli şey şiirdir. Ve şiir, kendime ve kişiliğime karşı duyduğum en büyük sorumluluktur. Hayatıma vermek zorunda olduğum yanıtların en önemlisidir aynı zamanda.”
Füruğ Ferruhzad’a ait bu satırlar şairin yaşadığı dönemin gerçekliğinden bağımsız okunduklarında tam anlamıyla kavranamayacak bir derinliğe sahipken aynı zamanda onun kısacık ömründe sergilediği kararlı duruşun beyanlarından biridir.
Füruğ Ferruhzad, Pehlevi hükümranlığındaki İran’da bir asker ailesinde dünyaya gelir. Albay Ferruhzad otoriter karakterinin yanında kitaplara olan merakıyla da bilinirdi ki Füruğ Ferruhzad’ın zihin dünyasının zenginliği evdeki geniş kütüphaneye çok şey borçludur. Albay Ferruhzad sahip olduğu imkanları bir kenara bırakarak tüm çocuklarını kendilerine yetebilecek şekilde yetiştirmeye özen gösterir. Bu sayede Füruğ Ferruhzad henüz küçük bir çocuk iken yaptığı kese kağıtlarını satıp kendi harçlığını kazanmayı öğrenir. Albay Ferruhzad çalışkan çocuklar yetiştirmek isterken belki de hiç farkına varmadan İran’ın en etkili kadın şairlerinden birini yaklaşmakta olan çetin yaşama hazırlar.
Pehlevi hanedanı yüzünü modern dünyaya çevirse de kadının aile içerisindeki konumu ve kamusal alandaki durumu Füruğ Ferruhzad gibiler için iç açıcı sayılmaz. Kadın aile içine doğar, orada büyür ve vakti geldiğinde başka bir aile için eşleştirilir. Bir bütünün yalnızca parçasıdır. “Tüm bunların dışına çıkmak tekinsizdir, gayri ahlakidir.” Genç yaşında yaptığı evliliği eşi Perviz Şapur’un Füruğ Ferruhzad’da uyandırdığı yanılsamaların bir sonucu gibi durmaktadır. Füruğ evlendikten iki yıl sonra doğan oğlu Kamyar’ın ardından aslında eşinin de kaçtığı toplumun değer yargılarına sıkıca bağlı bir adam olduğunu anlar. Evliliğinde asla anlaşılmamasına tahammül edebilir ancak bir nesne olarak algılanmaya asla. Oğlu henüz bir yaşındayken ondan koparılacağını bilerek duyduğu tüm ızdıraba rağmen boşanır.
Ruhunu esaretten kurtarmak pahasına hayatının sonuna kadar kendini mutsuzluğa hapseder Füruğ Ferruhzad. Çok eleştirilir, toplumun düzenine başkaldırdığı için kabul görmez. “O bir günahkardır.” Dışlanır ve kendini bir daha kabul ettirmek için çabalamaz. Mahrumiyet ve acı içerisinde bile yaşadıklarını iyi okur Füruğ Ferruhzad. İleride tefrika edilen sefernamede aylarca sürecek Avrupa yolculuğu için İran’dan ayrılırken zihninden geçenleri şöyle ifade eder: “Yaşamın baskısı, çevrenin baskısı, ellerime ve ayaklarıma vuran zincirlerin baskısı -ki ben bütün gücümle onlara karşı dayanmaya çabalıyordum- beni yorgun ve perişan düşürmüştü. Ben bir ‘kadın’ ve bir ‘insan’ olmak istiyordum. Benim de soluk almak, bağırmak hakkımın olduğunu söylemek istiyordum ve başkaları ise haykırışımı dudaklarımda ve soluklarımı göğsümde hapsetmek istiyordu.” Birey olmayı tercih etmek bir kadın için hayatı boyunca bedel ödemek demektir. Şiire tutunur, varoluş mücadelesini şiiri üzerinden verir.
Dönemin İran’ı politik sıkıntılar içerisinde çırpınırken Füruğ Ferruhzad’n sanatı fazlaca bireysel algılanır. Aslında onun evreni dikkati tam da bu noktada çekmelidir: Kadın bireyselliğinin politikliği… Füruğ Ferruhzad’a kendi coğrafyasının gerçekliğinden, ideolojik ve sosyolojik açıdan bakıldığında onun ne demek istediği daha iyi anlaşılacaktır. “Benim için en önemli şey şiirdir” cümlesi havalı bir sanatçı cümlesi olmanın çok ötesindedir. Şiir reddedilen dünyaya karşı durmaktır.
Onu yeterince politik olmamakla itham etmek Füruğ Ferruhzad’ı tam olarak anlamamak demektir. Her türlü ideolojiden uzak durması tamamen bilinçli bir tercihtir. Füruğ Ferruhzad kendisini asla tanımlamaz ve herhangi bir gruba dahil etmez. O sadece Füruğ olarak şiiri ile var olmayı tercih eder; bunun için de her türlü bedeli öder. Kendisini doğrudan politik olandan geri çekse bile politik olanın gözü Füruğ Ferruhzad’ın üstündedir. Çünkü o, kayıtsız kalmamak ile dahil olmamak arasına ince bir çizgi çizer.
Ev Karadır (Hâne Siyâh Est)
Hayatını kazanmak için iş aradığı sıralarda İbrahim Gülistan ile karşılaşması Füruğ Ferruhzad ’a bambaşka bir dünyanın kapılarını açar: Sinema. Yönetmenliğini üstleneceği Ev Karadır’a kadar Gülistan’ın ekibinde çeşitli işler yapar. 1959 yılında sinema eğitimi almak üzere İngiltere’ye gider. Döndüğünde Ahvaz’da bir petrol kuyusunda çıkan yangın özelinde petrol işçilerine odaklanan Bir Ateş filminin çekimlerinde görev alır. 1961 yılında Abadan şehrindeki sanayileşmeyi ve sosyal çalkantıları konu edinen Su ve Isı filminde İbrahim Gülistan ile birlikte çalışır. Sinemaya dair bu öğrenme süreci meyvesini kısa sürede verecektir. Gülistan’dan cüzzamlıları konu alan bir film talep edildiğinde iş Füruğ Ferruhzad’a verilir.
Hastaların tecrit altında tutulduğu Tebriz yakınlarındaki Bababağı Köyü’ne giden Füruğ Ferruhzad yaklaşık iki hafta boyunca onlarla yaşar. Yaralarına dokunur, sofralarına oturur. Bu dışlanmış güruha uyum sağlamakta zorluk çekmez. Başlangıçta film ekibinin aleyhine slogan atan hastalar beraber geçirilen günlerin ertesinde yaşamı boyunca Füruğ Ferruhzad’a mektup göndermeye devam ederler. Ev Karadır’ı eşsiz bir film yapan cüzzamlıların Füruğ Ferruhzad tarafından bu denli iyi anlaşılmasıyla alakalıdır.
Çekimler esnasında bir senaryo takip edilmez her şey şairin zihnindedir. Film boyunca bir kadın ve bir erkeğin sesi duyulur. Biri Füruğ Ferruhzad’ın sesidir, bu ses cüzzamlının yani toplum tarafından dışlanmış olanın sesidir. Füruğ Ferruhzad Eski Ahit’ten özenle seçilmiş bölümlerle anlatır meramını. Diğeri ise İbrahim Gülistan’ın sesidir. Bilimsel, kabul gören anlatıyı seslendirir Gülistan. Bir bakıma toplumun cüzzamlıya yani dışlanana bakışıdır bu ikinci ses. Füruğ Ferruhzad kendi durumunu filme aktarmaktan çekinmez. İleride Roşenfekr Dergisi’nde yayınlanan bir söyleşide “Bence bu film, cüzzamlıların yaşamından bir filmdir ama aynı zamanda yaşamın ta kendisinden de… Genel yaşamın örneğinden bir filmdir. Bu; kapalı, kuşatılmış toplumların da bir görüntüsüdür. İşe yaramaz olmanın görüntüsüdür, inzivada ve ayrı olmanın, boşuna olmanın…” ifadeleri yer alacaktır.
1966 yılında, Füruğ Ferruhzad’ın hayatının son aylarına denk düşen zaman diliminde petrol şirketleriyle alakalı bir belgesel yapmak üzere İran’da bulunan İtalyan yönetmen Bernardo Bertolucci ile Füruğ Ferruhzad arasında şu diyalog geçer:
Bernardo Bertolucci: Öyle görünüyor ki sizin filminiz cüzzam ve cüzzamlılar hakkında ama siz cüzzam sorunundan daha derin konu ve anlamları anlatmayı hedefliyorsunuz.
Füruğ Ferruhzad: Evet, çok doğaldır. Şayet sadece cüzzam hakkında bir film yapmak isteseydim pekala cüzzam ve cüzzam evi ile sınırlı bir film olurdu. Ciddi bir film olurdu ama burası benim için bir örnekti, küçük bir şeyden ve bütün hastalıkları, rahatsızlıkları sorunlarıyla daha geniş bir dünyanın sıkıştırılmış örneğiydi. Bu filmi yapmak isterken çevreme böyle bir bakışla yaklaşmaya çalıştım...
Ev Karadır tüm şiirselliğiyle yaşamın etkili bir portresini çizer. Bu yirmi dakikalık yapım Oberhausen’de dünyanın her yerinden gönderilen türlü 65 kısa film arasında birinci olur. Füruğ Ferruhzad’ın sesi epeyce yankılanır. Füruğ Ferruhzad şiirleriyle hatıra gelir. Ancak ona göre sinema bir çeşit konuşmaktır ve Füruğ Ferruhzad konuşabildiği her alanda söyleyecek bir şeyi var ise sözünü söyler. Hükümet tüm bunlara karşılık ilerleyen yıllarda Ev Aydınlıktır’ı sipariş eder.
Derleme:
Haşim Hüsrevşahi, Füruğ Ferruhzad: Önce Ben Öleceğim, Totem Yayınları, 2019.
Şiir:
Füruğ Ferruhzad, Rüzgar Bizi Götürecek, çev. Makbule Aras Eivazi, YKY, 2021.
Füruğ Ferruhzad, Yeryüzü Ayetleri, çev. Makbule Aras Eivazi, Can Y., 2017.
Tez:
Neslihan Yürük, İran’da Füruğ Ferruhzad Örneğinde Sanat ve Siyaset, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2019.