Herkese merhaba, ben Bağımsız Sinema yazarlarından Eren Kara. Covid-19 virüsüyle uğraştığımız şu günlerde siz değerli okuyucularımız için Uncut Gems’i incelemek istedim.
Uncut Gems, Ronald Bronstein, Benny Safdie ve Josh Safdie tarafından yazılan, Benny Safdie ve Josh Safdie tarafından yönetilen bir suç, gerilim filmidir. Filmde Adam Sandler’ın canlandırdığı Howard karakteri bir kuyumcudur. Üstelik sıradan bir kuyumcu da değildir, tam bir düzenbazdır. Hayat tarzından kaynaklı olarak eşiyle ayrılma noktasındadır, kuyumcu dükkanının komşusu olan esnafa borç takmıştır ve onların gözünde de kesinlikle güvenilmez birisidir. Aynı zamanda Howard, büyük bir basketbol aşığıdır!
Howard’ın hayatının seyri, Etiyopya’dan kaçak olarak getirttiği Opal ile epey değişecektir. Etiyopyalı işçilerin saatlerce kazdığı ve kendileri için bir hiç uğruna çıkartmaya uğraştıkları bu opal ile Howard zengin olma hayalleri kurmaktadır. Bir yandan da düzenbazlıklarının sonucu olarak kayınbiraderi -filmde adını sık sık duyacağımız- Arno ile borç meselesi yüzünden sıkıntılar yaşamaktadır ve Arno da mafyatik adamlar ile Howard’ın peşine düşmektedir.
Her Yerde Ses Var, Her Yerde Sesler, Kimin Bu Sesler Bilemiyorum…
Uzun bir girizgâh yapmamın sebebi, filmi izledikçe anlayacağınız yoğun bir ses kurgusu. O kadar fazla olay, o kadar aynı anda olmaya başlıyor ki kendinizi büyük bir krizin eşiğinde buluyorsunuz. Howard, gerçekten oynaması zor bir karakter ve Adam Sandler gıcıklığında (!) birisinin başarabileceği bir karakter. Nasıl ki, Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu filminde Haluk Bilginer’in oynadığı Aydın karakterini başkasının oynadığını hayal etmemiz çok güçse, Uncut Gems ve Adam Sandler için de aynı cümleleri söyleyebiliriz. Sandler, büyük oyunculuk sergiliyor ve gerçekten kendisinden nefret etmemizi sağlıyor. Howard, sürekli bağıran bir tip. Ölüm tehlikesinde de olsa, basit bir tartışma da yaşasa, telefonla konuşuyor da olsa her zaman bağırıyor.
Bu seslerin kurgusu da öyle bir yapılmış ki, üst üste gelen olaylarla birlikte tartışmanın arasında seçebildiğiniz çok az ses oluyor ve hiç kuşkusuz ki bunlardan en belirgini “ARNO!” Bu, yoğun şekilde verilen seslerin amacı aslında filmin içinde olduğunuzu unutturmak. Öyle ki, bazı noktalarda koltuğunuzdan fırlayıp Howard’ın yüzüne bir yumruk atma isteğiniz oluşabilir. Oysa ki bu bir film değil miydi? Safdie Kardeşler’in, insanları bu krizin tam içinde hissettirmeyi istediklerini ve bunu başardıklarını da söyleyebiliriz.
New York’un Çetrefilli Yaşamı
Uncut Gems, Newyork’un hızına yetişilmeyen sokaklarını da bizlere gösteriyor. Howard’ın dışarıda aceleyle koşturduğu sahnelerde New York’ta bizler de tur atıyoruz. Sürekli bir koşturmaca, sürekli bir kargaşanın hakim olduğu bu sokaklarda biz izleyiciler de oradan oraya savruluyoruz. Howard ile beraber dayak yiyor, Howard ile birlikte koşuyor, Howard ile birlikte bağırıyoruz. Filmin bütününe baktığımız zaman ise Newyork sokakları da, içinde bulunduğumuz mekanlar da izleyiciyi bunaltmaya yönelik. Bunun sebebini de Howard’ın içinde bulunduğu büyük vurgun olduğunu söyleyebiliriz. Neden mi? Çünkü işin ucunda büyük bir vurgun varsa, büyük bir koşturmaca ve büyük bir pislik de beraberinde gelecektir. Bundandır ki, izleyenleri sıkmak, germek ve Howard ile senkron duygular yaşatmak yönetmenlerin tercih sebebi olmuştur.
Kevin Garnett, The Weeknd, Parti, Parti ve Parti!
Howard’ın, sürekli kendisinin olmayan parayı borç sistemiyle döndürmesi ve iddaadan vurgun yapmaya çalışmasını izlerken, yolunun NBA yıldızı Kevin Garnett ile kesişmesine tanıklık ediyoruz. Howard’ın basketbol aşığı olduğunu da parmağındaki Knicks’in şampiyonluk yüzüğünden anlayabiliyoruz.
Kevin Garnett, opali çok beğeniyor ve Celtics’in şampiyonluk yüzüğü ile takas ediyor, geri getireceğine dair sözleşiyorlar ve filmdeki büyük bir döngü süreci de burada başlıyor. Opal Garnett’te, Celtics yüzüğü komşu esnafta, nakit para Howard’da ve Arno ile mafyatik tipler ise Howard’ın ensesinde.
Howard ise tüm bunların hızının yanına bir de partilere olan düşkünlüğüyle karşımıza çıkıyor. Kendisine daire tuttuğu sevgilisi ve çalışanı Julia ile partilerde dolaşıyor, eşi ile boşanmanın eşiğinde olmasının en büyük sebebi de bu tabii ki. (Bir diğeri ise Howard’ın çekilmez bir adam olması…) Üstelik bu parti de Howard için mutlu bitmiyor, çünkü sevgilisi Julia ile The Weeknd’i tuvalette basıyor. Nereden tutsak elimizde kalacak bir adam Howard! 🙂
Detaylar Bayım, Detaylar…
Filmin ilginç ve başarılı bir noktası ise olay örgüsünün birbiriyle bağlantısı. İlk dakikalarda gördüğümüz çok sıradan bir şeyin, son dakikalarda izleyicinin karşısına çıkması ve izleyiciye bir tokat niteliği taşıması gerçekten başarılı. Spoiler vermek istemiyorum ama bunu bir örnek ile somutlaştırmak isterim.
Garnett, dostu Demany ve Garnett’in korumaları, Howard’ın dükkanına geldikleri sırada kapıda bir takılma yaşanıyor ve büyük bir gürültü, büyük bir bağrışma eşliğinde herkes bu kapıyı açmaya, tamir etmeye uğraşıyor. Çözüme ulaşan Howard oluyor, kapının üst tarafına bir metal çubuk yerleştiriyor, doğru noktayı buluyor ve kapının açılmasını sağlıyor. Basit gibi görünen ama karmaşa yaratan bu olay, filmin son sahnesinde büyük bir olay ile izleyiciye sunuluyor. Böylelikle basit gibi görünen bir metal çubuk, can alıcı bir sahnenin temelini oluşturuyor. Bunun gibi birçok örneği de filmde görmek mümkün.
Büyük Burjuva Vurgunu
Filmin sonuna doğru, Howard’ı ve Julia’yı ortak bir vurgun içerisinde görüyoruz. Etiyopyalı işçiler vasıtasıyla kaçırttığı ve aldığı opali Kevin Garnett’e 165.000 $’a satan Howard, tüm para ile borcunu kapatmak yerine izleyenleri yine çetrefilli bir maceranın ortasına atarak tüm parayı Kevin Garnett’in başlama topunu almasına, +27 sayı & ribaund yapmasına ve de Celtics’in maçı kazanmasına basıyor ama eli kolu bağlı olan Howard, bu direktifleri Julia’ya vererek yapıyor. Filmin bir sahnesinde de Julia’ya güven testi uygulamış ve başarılı olmuştu, bu olayda da bunun katkısı büyük.
Tüm bunlar olurken, izleyen olarak koltuklarınızda zıplamanız, Garnett şut attıkça ve kaçırdıkça Howard ile beraber reaksiyon vermeniz çok muhtemel, bu da yine Adam Sandler’ın ve Safdie Kardeşler’in başarısını gösteriyor. Aynı zamanda, sadece bu üçlünün değil, bir de hakkını sonuna dek vermemiz gereken birisi var. O kişi de, Amour ve Seven filmlerinin de görüntü yönetmenliğini yapmış, bu filmde de döktüren Darius Khondji. İzleyenleri bir an olsun filmden koparmamak için çok başarılı bir görüntü yönetimi yaptığını söyleyebiliriz.
İşler yolunda başlıyor, yolunda gidiyor ve alçalıp yükselen bir tempoda maç izlerken iddaanın sonuçlarının ne olacağını büyük bir merakla bekliyoruz. Bu sırada da Arno ve mafyatik adamları, Howard’ın metal çubuğu çekmesi sonucunda Garnett ve adamlarının önceki sahnelerde yaşadığı gibi iki kapı arasında sıkışıp kalıyorlar. Tam her şey bitmiş, işler kötü gidiyor derken Garnett sahneye çıkıyor ve ‘Ben hâlâ yaşıyorum!’ diyerek istatistiklerini yükseltiyor ve maçı Celtics’e kazandırıyor. Herkesin böylesine sevinç dolu olduğu bir anda, mafya ve burjuva karşıtlığını bir kez daha görüyoruz. Güçlü ve düzenbaz karşılaşmasında, düzenbaz olan burjuvamızın sonu hiç de iyi olmuyor. Celtics kazanıyor, Howard kaybediyor.
Kapanış – Son Üçlük
Son üçlüğü yollamanın vakti geldi. Filmi özetleyecek olursak; Henüz izlememiş olanlar için; Uncut Gems izlerken alışık olunmayan bir tempoyla sizleri karşılayacak. İlk yirmi dakika içerisinde “Bu kadar gürültü niye?!” diye sorabilir ve filmi kapatmak isteyebilirsiniz ama bunu yapmanızı tavsiye etmiyorum. Zira, Uncut Gems 2019’un en başarılı ama bir o kadar da değer görmeyen filmi. Adam Sandler’ın oyunculuğunun, en azından Oscar için aday olması gerektiğini düşünüyorum. Genelde komedi yönüyle izleyicinin karşısına çıkan Adam Sandler, Howard rolüyle başka bir kimliğe bürünmüş ve karakteri tam anlamıyla yaşatmış.
Son olarak, film, burjuvanın iki yüzlü halini ve görünmeyen yüzünü izleyicinin karşısına çıkartarak bir nevi sistem eleştirisi yapıyor da diyebiliriz. Film hakkında söyleyeceklerim bu kadar. Filmi izleyip, yazımı okuduktan sonra katıldığınız, katılmadığınız veya eklemek istediğiniz yerler olursa benimle iletişime geçmeniz halinde tartışmaktan büyük keyif alacağımı belirtmek isterim. Görüşmek üzere, sinemayla kalın! 🙂
1 yorum
güzel bir inceleme olmuş. Ellerinize sağlık