Günümüzde yapımcılar, dizi ve filmlerin internet üzerinden daha çok izlendiğini farkettiler. Çok değil bundan yirmi sene önce insanların eğlencesi kısıtlı imkanlarına rağmen sinema ve televizyondu. Ancak gelişen teknolojiyle beraber hem izlenecek içeriklerin sayısı, hem türü hem de mecrası değişti. Bunun pek çok nedeni olmakla birlikte bu nedenlerin en önemlisi; insanların artık bu tarz içeriklere telefonlarından bile her an ve her yerde ulaşabiliyor olması. Bilgiye ulaşma hızının ve bilginin tüketim süresinin ivmelenerek arttığı bir dönemde dizi ve film yapımcıları da bu yeni mecradan nasibi almak için kollarını sıvadı.
Yeni Mecra YouTube! Türk dizi ve filmlerinin YouTube’da iki büyük gelir kaynağı var; bunlardan ilki; orjinal hali ile sadece Türkiye’den erişilebilen YouTube kanalları, diğeri ise dizi ve filmlerin dublajlı veya altyazılı yabancı versiyonları. Bir yapımın İngilizce, Arapça, Farsça ve İspanyolca’ya çevrilmiş halleri, yalnızca ilgili ülkelerden izlenebilen YouTube kanallarına yüklenebiliyor. Türk dizileri tıpkı televizyonda olduğu gibi dijital platformlarda da yabancı izleyicilerden büyük ilgi gördüğünden, bu yapımların hak sahipleri de uluslararası alandan gelir elde etmeye başladılar. YouTube gelirlerinin bir diğer artısı ise yapımların on yıllarca dijital platformlarda izlenmeye ve bunun sonucu olarak reklam geliri üretmeye devam ediyor olmasıdır. Bu sayede YouTube’a yüklenmiş dizi ve filmler sürekli olarak dijital reklamlar sayesinde para kazandırıyor.
Reklam Veren Neden Dijital Reklam Tercih Etmeye Başladı?
Dijital reklam; bir ürün veya malın kişilere doğrudan internet aracılığıyla aktarılmasını sağlıyor. İnternet, konumu gereği pazarlama stratejileri için en önemli araç olma özelliği taşıdığından, yeni nesil pazarlama stratejileri sayesinde hem yerel hem de küresel bir markanın gündelik hayata kendisini uydurabilmesi, ekonomik trendlere tutunabilmesi ve en uygun hedef kitleye ulaşabilmesi için sosyal medyadan yararlanması gerekiyor.
Dijital reklamın, geleneksel pazarlama yöntemlerinden ayrıldığı en önemli nokta da bu; yani doğru hedef kitlesine ulaşmak için kullandığı kanallar. Bu kanallar sayesinde reklam veren tüketiciyle doğrudan ve güçlü bir etkileşim kurmayı amaçlıyor. Bu etkileşimin en önemli yararı ise denetlenebilir olması. Bu sayede ölçülebilir veriler elde edilebiliyor. Doğru hedef kitleye ulaşmak ve onlarla etkileşimli ilişkiler geliştirmek, reklam verenin rasyonel sonuçlara ulaşmasını sağladığı gibi markanın itibarını da korumasını sağlıyor. Bir diğer önemli nokta ise; internetin sunduğu teknolojik olanakların içerikleri daha etkili hale getirmesi. Bu sayede tüketiciye sunulan ürünün reklamı, görsel ve işitsel öğelerle aktarılarak ucuz ve kolay ulaşılabilir hale geliyor. Markaların hedef kitlelerine kolaylıkla ulaşabilecekleri ana dijital video mecrası tabi ki YouTube. Türk dizileri de YouTube’un oluşturduğu bu pastadan global çapta hatırı sayılır bir pay alıyor.
Peki Emek Hırsızlığının Önüne Nasıl Geçilecek?
Film ve dizi yapımcıları başta olmak üzere, video içerik üreticilerinin ve eser sahiplerinin emek vererek ortaya koydukları içerikler, üçüncü şahıslar tarafından çeşitli internet sitelerine yüklenirse ne oluyor? Eğer içerikler lisanslı yani yasal koruma altında değilse, elde edilen reklam geliri içerik sahibinin izni ve haberi olmaksızın içeriği yükleyen korsan yayıncılara geçebiliyor. Bu durum elbette bir emek hırsızlığı. Ne var ki bu olumsuz durumun bilinçli olmayan kişilerin başına geldiğini pek çok kez gördük. Böyle bir durumla karşılaşılmaması için yapılması gerekenlerin başında içeriklerin lisanslanması geliyor. Lisanslanan içerikler sayesinde eser sahipleri kendi içeriklerini yükleyen korsan kanallardan videoların kaldırılmasını sağlayabildiği gibi isterlerse korsan kanaldan gelen kazancın kendilerine aktarılmasını da sağlayabiliyorlar.
YouTube, sosyal platformlar içerisinde yayın politikalarını en katı ve adil biçimde işleten mecralardan biri. Bunun sebebi dünyanın en büyük ve en çok gelir elde eden sosyal paylaşım platformlarından biri olması. Bu sebeple YouTube eser sahiplerinin haklarını gözetmek noktasında azami bir hassasiyet gösteriyor. Çeşitli ülkelerde resmi iş ortakları sayesinde korsan içeriklerin önüne geçecek stratejiler geliştiriyor. Gerek geliştirdiği yüksek algoritma becerisi olan yapay zekası, gerekse de sertifikalı resmi iş ortakları olan şirketler aracılığıyla para kazanma politikalarını kontrol edip, denetleyebiliyor. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de YouTube’un resmi iş ortağı olan şirketler var. Bu şirketlere MCN deniyor.
Dijital Dünya’nın Dijital Polisleri
MCN şirketler, YouTube’un sertifikalı resmi iş ortakları. İngilizcesi ‘’Multi Channel Network’’ olan bu kavramın Türkçesi; ‘’Çoklu Kanal Ağı’’. MCN’ler temsil ettikleri içerik üreticilerinin YouTube kurallarına en uygun şekilde içerik üretmesini, bu içeriğin maksimum sayıda izleyiciye ulaşmasını ve en yüksek reklam gelirini elde etmesini sağlayan ve doğrudan YouTube tarafından yetkilendirilmiş kurumlar olma özelliği taşıyorlar. Ama en büyük artıları; başta daha fazla izleyiciye ulaşmak olmak üzere, YouTube kanalı yönetimi, video lisanslama ve içeriklerin güvenliği (korsanla mücadele) konusunda profesyonel destek veriyor olmaları. Böylelikle eser sahiplerinin emeklerini ve kazançlarını teminat altına alıyorlar. Bunu sadece YouTube özelinde değil, tüm sosyal paylaşım platformları üzerinden yapabilen şirketler de var. Yani bir nevi ‘’Dijital Dünyanın Dijital Polisleri’’. Son yıllarda Türk dizi ve filmlerinin yanı sıra Türk şarkılarının da, başta Ortadoğu coğrafyası olmak üzere; Türkî Devletler ve Latin Amerika ülkelerinde bu kadar popüler olmasının nedeni; YouTube gibi sosyal paylaşım sitelerinin aktif kullanılıyor oluşu. YouTube’un sınırsız gelir kaynağı olarak görülmeye başlanmasından sonra yapımcılar ve içerik üreticileri rotayı dijitale çevirdiler. Çünkü dijital reklam sayesinde reklam verenler doğru hedef kitleye doğru mesajı bu içerikler üzerinden iletiyorlar. Böylelikle içerik sahipleri de reklam verenler de dijital platformlar sayesinde daha çok para kazanıyorlar.