Çağdaş Bir Yorum Olarak Andrew Haigh Sineması: Weekend, Looking, All Of Us Strangers

Yazan: Furkan Yurt

Andrew Haigh, 21. yüzyıl queer sinemasının en dikkat çekici anlatıcılarından biri olarak yalnızca LGBTQ+ karakterleri görünür kılmakla kalmıyor, aynı zamanda bu karakterlerin içsel dünyalarına odaklanarak sinematik anlatıya yeni bir boyut kazandırıyor. Haigh’in sinemasında cinsellik, karakterlerinin kimliklerini inşa eden tek unsur olarak sunulmuyor; aksine Haigh, queer deneyimlerin duygusal derinliklerini; yalnızlık, kırılganlık, bağ kurma arzusu ve samimiyet gibi evrensel temalar üzerinden işliyor. Bu yaklaşımı, onu yalnızca queer sinemanın değil, çağdaş dünya sinemasının da benzersiz bir sesi haline getiriyor.

Haigh’in ilk kez geniş çapta tanınmasını sağlayan Weekend (2011), iki yabancının bir hafta sonu boyunca bir araya gelmesi ve kısa sürede duygusal bir bağ kurmasını konu alırken ilişkilere dair derinlikli bir bakış sunuyor. Yalnızca LGBTQ+ izleyiciler için değil, her kesimden izleyici için empati uyandıran Weekend, karakterlerin birbirleriyle olan iletişimlerinde içsel duygusal bariyerlerini nasıl kaldırdığını ustalıkla gösteriyor. Bu filmde Haigh, queer ilişkileri günlük yaşamın sıradanlığı içinde ele alarak onları erişilebilir ve evrensel bir boyuta taşıyor.

Weekend

Ardından gelen Looking (2014-2016) ise Haigh’in karakterlerinin duygusal yolculuklarını daha uzun soluklu bir anlatıyla derinleştirdiği, televizyon dünyasına özgü yere sahip bir dizi olarak karşımıza çıkıyor. San Francisco’da yaşayan üç eşcinsel arkadaşın hayatını merkeze alan dizi, sadece bireysel aşk arayışlarını değil, aynı zamanda topluluk içinde bireysel kimliklerini anlamlandırma süreçlerini de ele alıyor. Looking, queer bireylerin hayatlarını klişelerden arındırılmış bir biçimde, hayatın küçük detaylarına odaklanarak anlatıyor. Haigh’in bu dizide de gösterdiği gibi, karakterlerin sosyal çevreleri ve aile ilişkileri, kimliklerini ve deneyimlerini anlamlandırmalarında hayati bir rol oynuyor.

Looking (2014-2016)

Son olarak All of Us Strangers (2023), Haigh’in queer anlatıyı bir adım daha ileri taşıdığı, karakterlerin geçmişle olan ilişkilerini de göz önünde bulundurarak kimliklerini daha derinlemesine keşfettikleri bir eser. Bu filmde Haigh, queer kimliklerin sadece şimdiyle değil, geçmiş travmalarıyla da yüzleşmesi gerektiğini vurguluyor. Hayatta olmayan ebeveynlerin anılarını geri getirerek queer bireylerin kimliklerini şekillendiren geçmişle yüzleşme sürecini melankolik üslupla ele alıyor. All of Us Strangers’da Haigh, geçmişin hayaletlerini queer bir bireyin kimlik yolculuğuna entegre ederek, izleyiciyi karakterin çocukluk yaraları, özlemleri ve bağ kurma arzuları gibi derin duygusal temalarla yüzleştiriyor.

All Of Us Strangers (2023)

Haigh’in tüm bu yapımlarında dikkat çeken en önemli özellik, queer karakterlerin yalnızca kimlik veya cinsiyet ifadeleri üzerinden değil, birer insan olarak içsel zenginlikleriyle anlatılması. Bu karakterler yalnızca cinsellikleriyle değil, insan ilişkilerinde kırılganlık, bağlanma korkusu, kendini anlama arzusu gibi evrensel duygularla da tanımlanıyor. Haigh, queer sinemanın yeni dalgasına taze bir soluk getirirken, izleyiciyi queer deneyimlere karşı daha empatik ve kapsayıcı bir bakış açısına davet ediyor. Onun filmleri, queer karakterlerin ve hikayelerin sinematik temsillerinde yeni bir standart belirliyor; samimiyet, kırılganlık ve bireysel yolculukların çağdaş bir dille aktarılmasının önemini ortaya koyuyor.

Haigh Sinemasında Yalnızlık ve Bağlanma Deneyimleri: Weekend

Andrew Haigh’in Weekend (2011) filmi, eşcinselliği ve ilişkileri geleneksel bir şekilde ele almak yerine, daha derin bir samimiyetle keşfeder. Russell (Tom Cullen), temiz ve iyi huylu bir adam olarak, bir gece kulübünde tanıştığı açık sözlü sanatçı Glen (Chris New) ile kısa sürede duygusal bir bağ kurar. Aralarındaki ilişki, beklenmedik bir şekilde, iki farklı kişinin birbirini anlaması ve olduğu gibi kabul etmesiyle gelişir. Bu ilişkiyi anlatırken Haigh, bazen kısa bir zaman diliminde bile insanların birbirleriyle ne kadar derin bağlar kurabileceğini ve kendilerini ne kadar açık bir şekilde ifade edebileceklerini gösterir.

Film, geleneksel bir “gökkuşağı” aşk hikayesinden çok daha fazlasını sunar. Weekend, bir ilişkideki samimiyetin, kırılganlıkların ve duygusal açıklıkların nasıl öne çıktığını, karakterlerin birbirlerini sorgulamadan kabul etmelerini vurgular. Bu hem ilişkilerin kırılgan doğasını hem de insanların birbirlerine ne kadar hızla yakınlaşabileceklerini gösteren bir deneyimdir.

Weekend (2011)

Glen’in Oregon’a gitmesi gerektiği bilgisiyle yüzleşen Russell ve Glen, ilişkilerinin sonlanacak olmasıyla olabildiğince çok şey tartışma telaşına düşerler. Haigh, filmi boyunca, eşcinsel haklarını tartıştıkları, aralarındaki ilişkinin ve toplumsal baskıların ne kadar iç içe geçtiğini yansıtan sahnelerle doludur. Ancak bu, filmi yalnızca bir toplumsal mesaj verme aracı olmaktan çıkarır ve iki karakterin içsel yolculukları üzerine derin bir bakış açısı sunar.

Haigh’in net fotoğrafçılığı, duygusal yoğunluğu yansıtan sade bir görsellik sunar. Weekend, görsel açıdan şaşaalılıktan kaçınır ve daha çok realist bir dil kullanır. Bu Haigh’in kamerayı, karakterlerin duygusal dünyalarını yansıtacak şekilde yönlendirdiği bir anlatı tarzıdır.

Weekend, sadece eşcinsel ilişkileri gün ışığına çıkaran bir film olmanın ötesinde, evrensel insan deneyimlerine dair dokunaklı bir bakış açısı sunar. Samimiyet, kırılganlık ve aşk gibi evrensel temalar üzerinden ilerleyerek, filmi yalnızca queer sinema için değil, tüm izleyiciler için derin ve anlamlı kılar. Haigh, Weekend ile Yeni Queer Sinema’nın etkileyici ve şüphesiz en insancıl temsillerinden birine imza atmıştır.

Samimiyetin Peşinde Bir Dizi: Looking

“Looking” dizisi, “Weekend”de görülen samimiyeti televizyon formatına uyarlayarak devam ettiriyor. Bir grup eşcinsel arkadaşın San Francisco’daki gündelik hayatını konu alan dizi, dramatize edilmiş bir hikâyeden ziyade, izleyiciye günlük yaşamın doğal akışında gelişen olayları aktarıyor. Dizide yer alan karakterler, kalıplaşmış stereotiplerden uzak ve her biri kendine özgü hikayelerle varlık gösteriyor. Haigh, bu karakterleri öylesine gerçekçi bir şekilde yazıyor ki, izleyiciler karakterlerle kolaylıkla bağ kurabiliyor. Bu durum, “Looking”i sadece LGBTQ+ izleyiciler için değil, geniş bir izleyici kitlesi için de ilgi çekici hale getiriyor. Rotten Tomatoes’da bir eleştirmen “Looking, sıradan insanların hikayelerini basitçe anlatıyor ama tam da bu basitlikte büyük bir güç var,” diyerek dizinin bu anlatımına dikkat çekiyor.

Looking (2014-2016)

Haigh’in dizi formatındaki başarısı, queer anlatılarında samimiyeti yakalamak konusundaki ustalığının da bir göstergesi. “Looking”, özellikle queer topluluğun karşılaştığı kimlik arayışları, sosyal baskılar ve aidiyet hissi gibi konuları işleyerek yeni queer sinemaya çağdaş bir yorum katıyor. Dizide yer alan karakterler, kendi içsel çatışmaları ve çevrelerindeki sosyal dinamiklerle mücadele ederken, izleyiciye adeta bir ayna tutuyor.

Haigh, Looking dizi serüvenine bir son kurgulamak adına “Looking: The Movie” ismiyle pek de başarılı olmayan bir filmle aslında izleyicinin beklentisi olan bir yapıma imza atmıştır. Bu yapım pek çok yönden kusurlu olması itibarıyla Haigh’in izleyicisini konumlandırdığı anlamlı yer adına da bizlere güçlü bir mesaj vermektedir. Çünkü Looking, sezonlarıyla bir hikâyeyi tüketmiş olmasına rağmen izleyici tarafından o kadar sahiplenilmiştir ki film arayışı suni bir üretimi ortaya çıkarmıştır. Bu detaya da kapı aralamanın Andrew Haigh’i tanımak adına önemli mesajlar verdiği şüphesiz ortada.

Yaşamak, Dün ve Bugün Arasında Bir Kimlik İnşası: All of Us Strangers

Andrew Haigh’in son yapımı olan 2023 yapımı All of Us Strangers, yönetmenin queer sinemadaki derinlemesine karakter incelemesini mistik bir çerçeveye taşıyarak, geçmişle bağ kurmanın kimlik üzerindeki etkilerini etkileyici bir dille anlatıyor. Filmde, yalnız bir yazar olan Adam, ölen ebeveynlerinin hayaletleriyle karşılaşarak geçmişindeki yaraları tekrar açar ve bu yüzleşme ona kendini anlama ve kabul etme fırsatı sunar. Haigh, karakterin ailesiyle yeniden kurduğu bağ üzerinden queer bir bireyin toplumsal ve ailevi travmalarını sorgulatırken, kimlik inşasının belirsiz ve çoğu zaman yalnız yollarını keşfetmemize olanak tanır.

Adam’ın ebeveynleriyle bu hayali diyaloğu, queer sinemanın genelde alışık olmadığımız bir anlatımını sunuyor. Haigh, geçmişin hayaletlerini kullanarak Adam’ın kendisiyle yüzleşmesini mümkün kılıyor; böylece izleyiciler, karakterin yaşadığı duygusal karmaşa ve aidiyet arayışını daha derinlemesine hissetme imkânı buluyor. Melankolik bir atmosfere sahip film, Adam’ın çocukluk anılarını ve ebeveynleriyle paylaştığı duygu yoğun ilişkileri üzerinden queer bir bireyin yalnızca şimdiyle değil, geçmişle de uzlaşmasının yollarını sorgulatıyor.

All Of Us Strangers (2023)

Haigh, önceki yapımları Weekend ve Looking’de olduğu gibi, All of Us Strangers ile de yalnızlık, özlem ve aidiyet arayışını queer bir perspektiften, incelikli bir dille işliyor. Ancak bu film, Haigh’in önceki çalışmalarından daha farklı bir ton ve yapı sunarak, yalnızca karakterin günümüzdeki ilişkilerini değil, geçmişin hayaletlerini de hikâyenin bir parçası haline getiriyor. Rotten Tomatoes’de bir eleştirmenin belirttiği gibi, “Film, Haigh’in karakterlerini hem şimdi hem de geçmişin hayaletleriyle yüzleştirerek, onların gerçek benliklerine ulaşma çabalarını güçlü bir anlatımla izleyiciye sunuyor.”

All of Us Strangers, Haigh’in queer kimliklerin travmatik geçmişle ilişkilerini farklı bir pencereden ele alarak sinemasında yeni bir sayfa açıyor. Bu filmde, geçmişle yüzleşmenin yalnızca bir iyileşme süreci değil, aynı zamanda bir özgürleşme biçimi olabileceği fikrini ortaya koyuyor. Ayrıca izleyiciler tarafından da oldukça beğenilen film Türkiye’de İKSV Filmekimi aracılığıyla perde almış ve büyük bir ilgiyle takip edilmiştir.

Haigh Sinemasında Çağdaş Bir Yorum: Sıradanlıktan Doğan Etki

Andrew Haigh, queer sinemaya getirdiği sıradanlıktaki çarpıcı güç ile biliniyor. Filmlerinde karakterler, çarpıcı olaylar yerine gündelik yaşamın sıradan akışında kendilerini buluyor ve bu sıradanlık, karakterlerin derinliklerine inmek için bir araç haline geliyor. Özellikle “Weekend” ve “Looking” gibi yapımlarda Haigh, duygusal yoğunluğu yavaş ve sakin bir anlatımla inşa ediyor. Bu anlatım tarzı, izleyiciye karakterlerle bir bağ kurma imkânı veriyor ve queer sinemanın samimiyet ihtiyacını tatmin ediyor. Rotten Tomatoes’daki yorumlardan birine göre, “Haigh’in filmleri izleyiciyi karakterlerin hayatlarına davet ederken, aynı zamanda onları kendi içsel yolculuklarına da çıkarıyor.”

Bu tarz, Haigh’i çağdaş queer sinema alanında farklı bir yere konumlandırıyor. Yeni queer sinema akımında, karakterlerin aşırı dramatize edilmeden, sade ama etkili bir şekilde işlenmesi Haigh’in filmlerini diğerlerinden ayırıyor. Filmleri, izleyicinin hayatında her gün karşılaşabileceği sıradan insanların hikayelerini konu alırken, aynı zamanda queer topluluğun temsil edilme biçimine de yeni bir bakış açısı getiriyor.

Andrew Haigh, Looking dizisinin setinde

Haigh’in Sinemasının Yeni Queer Dalga İçindeki Yeri

Yeni queer sinema, LGBTQ+ bireylerin deneyimlerini ana akım sinemada daha fazla görünür kılmayı hedefleyen bir akım olarak biliniyor. Ancak bu akım içinde, cinsellik temalı anlatıların öne çıkması, kimi izleyiciler için kısmen yorucu hale gelebiliyor. Andrew Haigh ise bu eğilime meydan okuyarak, queer hikayeleri daha içsel bir düzlemde ele alıyor. Onun karakterleri cinselliğin ötesinde bağlanma, kırılganlık ve kendini keşfetme gibi evrensel deneyimler yaşıyor. IMDB kullanıcılarından biri “Haigh’in filmlerinde queer kimlikler ve ilişkiler, klişelerden uzak, derin bir insani boyutta ele alınıyor. Bu da onları daha gerçek kılıyor,” diyerek Haigh’in queer sinemaya kazandırdığı derinlik ve özgünlüğü vurguluyor.

“Weekend” ile başlayan ve “All of Us Strangers”a kadar uzanan filmografisinde, Haigh queer kimlikleri basit bir temsil aracı olarak görmek yerine, onları katmanlı karakterler olarak işliyor. Bu katmanlar, izleyiciye queer kimlikleri daha derin bir bağlamda anlama fırsatı sunuyor ve böylece Haigh’in sineması, yeni queer dalgada özgün bir konuma yerleşiyor.

Andrew Haigh, All Of Us Strangers filminin setinde

Sonuç Mahiyetinde

Andrew Haigh, çağdaş queer sinemanın özgün isimlerinden biri olarak, karakterlerinin sıradan anlarını olağanüstü bir derinlikle işleyerek izleyiciyi benzersiz bir deneyime davet ediyor. Onun anlam kazandığı en belirgin nokta anaakımlaşan cinsellik ve topluluk anlatım merkezli Queer ifadeyi çok daha bireysel bir sürece indirgeme ve belki genişletme maharetinde saklı. “Weekend”, “Looking” ve “All of Us Strangers” gibi yapımlarıyla, queer kimlikleri dramatize etmeden, onları olduğu gibi kabul eden ve yaşanılan tüm duyguları içtenlikle yansıtan bir anlatı dili geliştiriyor. Haigh’in filmleri, queer topluluğun hem bireysel hem de toplumsal mücadelelerini, sıradan ve sade ama etkili bir dille anlatmayı başarıyor. Bu açıdan bakıldığında, Haigh’in sineması, çağdaş queer sinemada yeni ve derinlikli bir pencere açıyor.

Yorum Yapın

Bunlar da İlginizi Çekebilir