Sona yaklaştıkça sinemaseverler tempoyu daha da artırdı. Filmlerin ardından yönetmenler, oyuncular ve film ekipleriyle söyleşiler, paneller tüm hızıyla sürüyor, ek gösterimler de tıpkı önceden duyurulmuş gösterimler gibi dolup taşıyor!
Festivalin sondan bir önceki günü İzmir, Diyarbakır, Antep ve İstanbul’dan gelen öğrenciler sabaha yine atölye çalışmalarıyla başladılar. Dünün öğrencilere yönelik atölye programı Bal Ülkesi‘nin görüntü yönetmeni Samir Ljuma ile başladı.
Ardından Emre Yeksan, Deniz Tortum, Anna Maria Aslanoğlu öğrencilere Yuva ve Yuva’dan esinlenerek çekilen VR film Deniz Yatağı’nın yapım sürecini ve iki filmin nasıl ortaya çıktığını anlattılar.
Ayrıca festivalde kısa filmleri de yer alan Vigo Film ekibinden Arda Ekşigil, Arda Çiltepe, Ozan Yoleri, Alara Hamacıoğlu, Semih Gülen ve Sinan Kesova öğrencilerle kısa film üzerine bir atölye yaptılar.
Dün festivalde günü Nuh Tepesi açtı. Yoğun ilgi sebebiyle biletlerin tükenmesi üzerine konan ek seans 10’da Vural sinemasındaydı. Akşam saat 19’da daha önceden duyurulan gösterim yapıldı. Filmin her iki seansının da ardından yönetmen Cenk Ertürk, yapımcılar Alp Ertürk, Şevki Tuna Ertürk ve oyunculardan Kerem Alp Kabul sahneye çıkıp izleyicilerin sorularını yanıtladılar.
Sanat Fabrikası ise saat 14:00‘da kısa filmcileri ağırladı. Arda Çiltepe‘nin Siyah Güneş, Arda Ekşigil‘in Tapınak Şövalyeleri, Ceylan Özgün Özçelik‘in Cadı Üçlemesi +13 ve Ozan Yoleri‘nin Aylin adlı kısa filmlerini art arda izlendi. Yoğun ilgi gören gösterimin ardından Vigo Film ekibinden Arda Ekşigil, Arda Çiltepe, Alara Hamacıoğlu, Sinan Kesova, ve Cadı Üçlemesi 13+’nın yönetmeni Ceylan Özgün Özçelik’le filmin yapımcısı Armağan Lale sahneye çıktılar. Vigo Film’ciler pek çok şeyi ortak yaptıklarını, herkesin işin bir yanından tuttuğunu anlattılar.
Arda Çiltepe Siyah Güneş’i 16 milimetre ile çektiğini ve bunun Türkiye’de 16 mm kamera bulmanın zorluğu sebebiyle hiç de kolay olmadığını, kurgu için Romanya ya da Almanya’ya gittiklerini anlattı. “Yapımcı Alara Hamamcıoğlu ekibin üniversiteden tanıştığını söyledi: “Üniversiteden sonra birlikte Vigo’yu kurduk. Fakat Türkiye’de bakanlık desteği olmadan kısa film yapmak çok zor.”
13+’nın yönetmeni Ceylan Özgün Özçelik üçlemenin diğer filmlerinin 18+ adlı bir uzun metraj, bir de kendilerini öldürmeye teşebbüs eden erkekleri öldüren ve cezaevinde bulunan kadınlarla yaptıkları 15+ adlı bir deneysel belgesel olduğunu söyledi: “Uzun metraj için ailemdeki kadınlardan yola çıktım. Bizim ev hep kalabalık olur. Üç kuşaklı bir bayram kutlamasında kardeşler, teyzeler, gelinler, halalar yine konuşup duruyordu mutfakta. Onlara bakıp bu hikâyeyi anlatmak istedim. Onları ne kadar tanıdığımı, onların beni ne kadar tanıdığını düşündüm, film oradan çıktı. Ama filmdeki karakterler çok farklı.” Salondan bu üçlemedeki kadınlara cadı demenin doğru olup olmadığını soran bir izleyiciye, “bu kadınlar erkeklerin yakamadığı cadılar,” diyerek yanıt verdi.
Uzun Zaman Önce‘nin Vural sinemasında 16:30‘daki gösteriminden sonra filmin yönetmeni Cihan Sağlam izleyicilerle buluştu. Sağlam, “Babalarına dönüşmekten korkan, buna öfke duyan, ancak bundan kaçamayan iki adamın hikâyesini anlatmak istedim. Erkeklerin zavallı dünyasında süregelen mücadelenin ötesinde kalan, sevgisizleştirilen, ötekileştirilen kadınları da resmetmeye çalıştım. Bu yirmili yaşların sonunda kendi üzerime düşündüğüm, ben bu hayatta kimim, ne yapacağım, bu ülkede nasıl bir gelecek beni bekliyor gibi büyük kaygılarla birlikte oturup tasarladığım bir fikirden ortaya çıktı. Bir gün dünya daha iyi bir yer olacaksa bunu kadınların yapabileceğine inanıyorum,” dedi.
Sanat Fabrikası’nda 16:30‘da Sargasso Denizi Mucizesi‘nin senaristi Youla Boudali seyircilerle buluştu. Filmin senaryosunu yönetmen Syllas Tzoumerkas’la birlikte yazan, hem de başrollerden birini oynayan Boudali başından geçen kötü bir olay nedeniyle parlak bir geleceği varken taşraya sürülen Elisabeth karakterinin, o küçük toplulukta olan biteni dışarıdan bir gözle anlatmak istedikleri için kullandıklarını söyledi. Filmdeki rüya gören yılanbalıklarının filmin temeli olduğunu, her yıl Sargasso Denizi’ne gidip üremek ve özgür kalmak için doğuştan bir güdüleri olan bu balıkların insanların rüyalarına kavuşmak için özgürleşmeleri için bir temsil olduğunu söyledi.
Büyük ilgi gören Jim’le Tanışmak için dün saat 18:00‘da Ma’adra Binası’nda bir gösterim daha yapıldı. Gösterimin ardından filmin yönetmeni Ece Ger‘le izleyiciler sohbet ettiler. Filmde Jim’le tanışmaktan ne kadar memnun olduklarını belirten izleyiciler, Ece Ger’e Jim’i biraz daha iyi tanıyabilmek için sorular sordular. Ece Ger, Jim’le öğrenciliği sırasında Paris’te tanıştığını anlattı. İzleyenlerden biri, “Hayatın genel karamsarlığına dair Jim hepimize iyi geldi, umut aşıladı,” dedi.
Yeni Sinefiller: Yeni Mecralar, Yeni Seyirciler seçkisi kapsamında gösterilen Ağaçlardan Bahsetmek‘in yönetmeni Suhaib Gasmelbari de Ayvalık’ta. Dün akşam saat 21:15‘te Ma’adra Binası’nda yapılan gösterimden sonra yönetmen izleyicilerin sorularını yanıtladı. Film Sudan’da Ömer El Beşir’in 1989 darbesiyle başa geçmesinden önce Almanya ve Moskova gibi sineması güçlü memleketlerde sinema okumuş ve Sudan’a dönüp film yapmış 60’lı ve 70’li yaşlarını süren dört arkadaşı anlatıyor. Gasmelbari onları önceden birer efsane olarak bildiğini, filmlerini Sudan’ın dışında gördüğünü anlattı. Gasmebari, “Darbeden önce Sudan’da sinema çok popülerdi, Hartum’da 16 sinema salonu vardı. Sinema izleyenlerin sayısı futbol maçına gidenlerden daha fazlaydı. Fakat ben çocukluğunda sinemaya hiç gitmemiş bir kuşaktan geliyorum,” diye anlattı. Gasmelbari, salondan gelen soru üzerine, “Bugün dört arkadaşın kurduğu Sudan Sinema Kulübü daha da büyüdü, onlara genç insanlar katıldı. Seyyar gösterimlere devam ediyorlar, aynı zamanda sinema da yapıyorlar. Yakında Sudan’da Afrika Sinema Günleri düzenlenecek,” dedi. Ayrıca bu dört arkadaşı hiç yılmadıkları için “umut filozofları” diye tanımladığını ekledi.
Görülmüştür‘ün Vural sinemasındaki gösteriminden sonra yönetmen Serhat Karaaslan ve oyuncular Berkay Ateş ile Erdem Şenocak izleyicilerle sohbet etti. Karaaslan, “Senaryo sürecinde bir yıldan fazla bir araştırma yaptım. 15 Temmuz’dan önce çok başka bir filmdi aslında, hikâye olarak da, his olarak da çok değişti. İçinden geçtiğimiz zamanın, gördüklerimizin gerçek mi, yoksa hakikati örtmek için bir yanılsamadan mı ibaret olduğu sorusunu sordum,” diyerek filmin macerasını anlattı. Yapımcı Serkan Çakarer de filmde mekan olarak kullanılan hapishanenin dekor olduğunu, hapishane atmosferini yaratmak için ses tasarımında da incelikle çalıştıklarını söyledi.
Sinefillerin temel başvuru kaynaklarından British Film Institute’un sinema dergisi Sight&Sound’un 21 yıl boyunca editörlüğünü yürüten sinema yazarı Nick James Ma’adra Binası’nda 16:30‘da hem sinefillerle hem de sinema yazarlarıyla buluştu. Yeşim Tabak‘ın moderatörlüğünü yürüttüğü sohbet, yakınında da olsalar uzağında da sinemanın insanların hayatını nasıl etkilediğini düşündürdü. James Türkiye sinemasıyla tanışmasını da anlattı: “Türkiye’ye ilk geldiğimde bir yerli film izlemek üzere sinemaya gittim. Film Nuri Bilge Ceylan’ın Uzak’ıydı ve bir başyapıttı. Sonra da Reha Erdem’le bir festivalde bir araya geldik, beni yeni filmi 5 Vakit’in ertesi günkü gösterimine davet etti. ‘Tabii, neden olmasın,’ dedim. O da bir başyapıt çıkmasın mı! Aklım uçmuştu, gördüğüm her film muhteşemdi.”
Dün gece sinemaseverler 20.30’da Eski Köylü Pazarı meydanında “Ortak Gelecek” seçkisinde yer alan Michael Cacoyannis’in unutulmaz filmlerinden Stella‘yı izlediler.