Foxtrot, 2017 yapım yıllı Samuel Maoz tarafından yönetilen ve senaryosu yazılan İsrail çıkışlı dram filmidir. Foxtrot, dram türü çerçevesinde gelişse de, içerisinde absürt ve komik öğeler de barındırmaktadır. Film, klasik anlatının dışına taşan bir anlatıma sahiptir. Klasik anlatıya sahip filmlerde zaman doğrusal olarak ilerlerken, modernist anlayışa sahip bağımsız yapımlarda zaman çizelgesi kırılarak anlatının biçimsel olarak deforme edildiği görülebilir. Foxtrot, filminde de nesneler ve durumlar aracılığı ile şimdiki zaman ve geçmiş zaman iç içe geçirilmiştir.
Foxtrot filmi üç bölüme ayrılmış bir film olarak izleyicinin karşına çıkıyor. İlk bölüm dram filmlerini aratmazken ilerleyen safhalarda film dramatik öğeleri terk ederek birtakım sorgulamalar ve eleştirilere yer veriyor. İkinci bölümde benzer şekilde sorgulamalar ve eleştiriler sürerken yer yer komedi unsurlarına yer veriliyor. Filmin son bölümü ise ilk iki bölümün sonucu niteliğindedir bir nevi. Film, bir diyalektik çerçevesinde gelişir ve sonuca bağlanır.
Film Michael Feldmann ile eşi Daphna Feldmann’ın asker olarak görev yapan oğulları Jonathan Feldmann’ın görev başında öldüğü haberini almaları ile başlar. Açılış sahnesinde uzun diyaloglar ve uzun çekimler bulunur. Bu çekimler izleyicinin karakter ile özdeşleşmesini sağlayan dram filmlerindeki yakın çekimlerdir. Ayrıca bu sahnelerde ölüm haberi alan babanın acizliğini yansıtmak adına tanrısal bakış açıları da kullanılmıştır.
“Baba, Oğul ve Ordu”
Michael, oğlunun acısını bile yaşayamaz. Sebebi ise ordunun prosedürleridir. Ordunun cenaze işlemleri ve cenaze töreni için göndermiş olduğu subay, Michael’a prosedürlerden bahseder. Ölüm olgusu aileler için çok büyük bir yıkımken ordu ve devlet için çok olağan bir durumdur. Michael, subay uzun uzun konuşurken sadece onu dinler. Cenaze töreni esnasında babanın da yapması gerekenler vardır. Subay Michael’a yapması gerekenleri anlatır. Ölümlere karşı aşırı duyarsız olan subay ölüm gibi bir olgunun ekseninde gelişen konuşmada şakalar dahi yapmaktadır. Bu sahnede devlet, ordu ve din eleştirisi vardır. Oğullar, devletin içinde bulunduğu savaşın kurbanı olurken, ebeveynler bir takım prosedürlerin kurbanı olurlar.
Subay, cenaze töreninde yapılacakları ve babanın yapması gerekenleri anlatırken Michael oğlunun cenazesini görmek ister ve subay tam bu noktada bu soruyu cevaplayamaz. Ortada bir cenaze yoktur. Devlet oğullarının cenazelerine dahi sahip çıkamamışken, ordu ve devlet saygınlık uğruna bir cenaze töreni tertip etmenin peşindedir. Bu sahne ebeveynlerin ölen oğullarının devlet için sadece birer sayı olduğunu ve insanın, devletin gerisinde kalarak değersizleştiği söylemini izleyiciye sunar. Bu değersizleştirme durumunu destekleyecek bir diğer durum ise ölen Jonathan’ın öldükten sonra subay rütbesine çıkartılmasıdır. Yahudi geleğeninin parçası olan günah çıkartma ayini, bu sefer devlet tarafından bu şekilde yapılmıştır.
Ritüeller ve gerekliliklerin, ölümün önüne geçti Foxtrot’un ilk sekansında Michael, acısını yaşayamaz, baba psikolojik acıdan fiziksel acı ile kaçmaya çalışır çünkü tüm yük onun omuzlarına binmiştir. Evdeki köpeklerini tekmeler, elini kaynar suda yakar ağlayarak dindiremediği acısını bu şekilde dindirmeye çalışır. Baba, oğul ve ordu arasındaki ilişki ilk bölümün sonuna doğru daha da içerisinden çıkılmaz bir hal alır. Babaya oğullarını ölmediği söylenir ve baba oğlunu eve getirmek adına adımlar atar. Yine görüldüğü üzere ordudaki iletişimsizlik filmi çıkış noktasını oluşturur.
“Sınır, Örtbas ve İllüzyon”
Foxtrot’un ikinci bölümündeki hikaye ilk bölümde ölüm haberi gelen Jonathan Feldmann ve beraber nöbet tuttuğu dört arkadaşı ile ilgilidir. Bu bölümü sınır sekansı olarak adlandırabiliriz. Bu bölümün ilk olarak ölüm haberi gelen ve sonrasında ölüm haberinin yanlış olduğu söylenen, Jonathan Feldmann odaklı bir bölüm olacağı düşünülse de bölümün odağında dört asker ve bu dört askerin İsrail ve Filistin sınırında bir ikmal yolu üzerindeki barikatta tuttuğu nöbette ve bu nöbette yaşadıkları olaylar ile ilgilidir. Bu olaylar yaşanırken ise film içerisinde sorgulamalar ve eleştiriler devam eder.
Askerler, İsrail ve Filistin arasındaki bir sınırda nöbet tutarlar. Mekansal olarak nöbet tutulan noktayı incelediğimizde gülünç olduğu göze çarpmaktadır. İnsanlar sınırdan geçerken yanlışlıkla öldürülürken develer bu sınırdan istedikleri gibi geçebiliyorlar. İnsanın ve insan canının değersizliği bu biçimde gösterilmiştir. Ayrıca sınır barikatının çevresinde tel örgü dahi yoktur. Bu nöbet yeri sanki semboliktir ve parodi bir sınır barikatıdır.
“Amikam” isimli asker neden burada olduklarını ve neden savaştıklarını sorgularken komutanı Jonathan tarafından ona küçümseme ve şaka ile, “Senin savaştığından haberim yoktu Amikam” denir. Asıl savaş bulundukları yerden çok uzakta olsa da askerler savaşın içindedir ve bu savaş psikolojiktir. Askerler sıcak bir savaşın içinde olmasa bile askerlik kurumu ve bulundukları durum ile baş etmek zorundadır.
Film içerisindeki bir sahnede illüzyon söylemi izleyicinin karşısına çıkıyor. Bu sahne çok kısa olmak ile beraber film içerisindeki en önemli sahnelerden biridir. Nedenine gelmeden önce sınırda nöbet tutan asker tarafından söylenenlere değinmek gereklidir.
“Her yerdeler. Hatta burada, şimdi. Bizi izliyorlar Takip ediyorlar. Sen ve ben mesela. Şu an filme alınıyoruz. Aynen öyle. Beni duydun. Bizi filme alıyorlar… ve kaydediyorlar. Şu zaman kadar bunu öğrenmediysen, artık uyansan iyi edersin. Çünkü burada gördüğün her şey, bu çamur, bu barikat… Hepsi birer illüzyon. Sen de bir illüzyonsun.”
Fransız düşünür ve sosyolog Jean Baudrillad’a göre artık gerçek dünya ile imgeleri arasında ayırımı yapma becerisine sahip olmadığımızı belirtir. Ayrıca sinemadan alınan bir keyfinde illüzyon olduğuna değinir. Günümüzde gerçekliklerden yola çıkılarak üretilen illüzyonlar gerçeğin yerini almıştır. Bu gerçekliklerin bir kısmı ise kamera aracılığı ile üretilmektedir. Bu sahnede aynı zamanda bir yabancılaştırma bulunur. Askerler bir filmin içinde olduklarının ve kaydedildiklerinin farkındadırlar. Film içerisindeki her şey yaratılmıştır ve her şey bir yanılsamadır.
İkinci bölümün sonlarına doğru askerler, suçsuz bir grup genci öldürürler ve bu durumu komutanlarına bildirdiklerinde komutanları bu durumun üstünü hızlı bir biçimde kapatarak olayı örtbas eder. Ardından bu olay hiç yaşanmamışçasına askerler görevlerine devam ederler. İnsana verilen değer bir daha izleyiciye sunulur. Sınır bölgesine gelen komutan bu olayın hiç yaşanmadığını vurgular ve bu konu açılırsa askerlerin bedel ödeyeceklerini belirterek askerleri tehdit eder ve askerler baskılanır.
“Foxtrot Döngüsü”
Filmin üç bölümden oluştuğunu belirtmiştik. İlk bölüm Feldmann ailesinin evinde geçerken ikinci bölüm sınır bölgesinde geçer. Üçüncü bölümde yine Feldmann ailesinin evine dönülmüştür. Ayrıca filmin açılış sahnesi ile kapanış sahnesi aynıdır. Film başladığı yerde bitmektedir. İlk sahneden son sahneye düşünüldüğünde Foxtrot filmi bir döngü içindedir. Filmin başı sonuna cevap vermektedir.
Sınırdaki yanlış infaz olayından sonra gelen komutan Jonathan’ın arabaya binmesini ister. Jonathan yoldayken, sahne kesilir ve Feldmann ailesinin evinde yeni sahne açılır. Jonathan’ın resim çizdiği defteri Michael’in elindedir ve son sayfada yanlışlık ile öldürülen gençlerden birinin resmi görülür, bu genç Jonathan’ın etkilendiği genç kadındır. Defter babanın elinde olduğu anlarda filmsel zaman içerisinde Jonathan henüz ölmemiştir, defterin bir anda babası Michael’in elinde görülmesi izleyicide merak duygusu uyandırmaktadır. Filmin bu noktasında yeniden klasik anlatıdaki zaman algısı kırılmıştır.
Jonathan Feldmann’ın yanlış ölümünden ordu sorumlu tutulurken, asıl ölümünden babası Michael sorumlu tutulur. Anne Daphna tarafından oğlunun ölümünün tüm yükünü Michael’e yüklenir. Baba, Michael Feldmann oğlunun bir an önce getirilmesini ister ve Jonathan yolda kaza geçirerek hayatını kaybeder. Kazanın nedeni ise, sınırdın sürekli geçen devedir.
Foxtrot, Jonathan ve arkadaşlarının bölüğünün adı ve bir dans türüdür. Bu dansın adımlar çok basittir. Film içerisinde, “öne, öne, yana ve dur. Geri, geri, yana ve dur” şeklinde Jonathan tarafından tanımlanır. Ve son sahnede yine aynı cümleyi Michael kurar ve sonuna şu cümleyi ekler, “Nereye gidersen git, daima başladığın noktaya dönüyorsun”. Foxtrot filmi, dansı gibi bir döngü içindedir. Film başladığı yerde biter. Bu sözlerin ardından zaman algısı tekrar kırılarak hem filmin başına hem de ikinci bölümün sonuna gidilir ve Jonathan’ın öldüğü sahne izleyiciye sunularak film bitirilir. Foxtrot, başı ve sonu iç içe geçmiş, yer yer mizahi unsurlar ile bezenmiş, yoğun bir hiciv içeren, klasik anlatının zamansallığını kırarak kendi zamanını yaratmış bir filmdir.
Kaynakça: Baudrillard, J (2016) Simülakrlar ve Simülasyon, Ankara, Doğubatı Yayınları.