Abbas Kiyarüstemi, İran sinemasının avangart yönetmenlerinden biri olarak, filmlerinde minimalist bir üslup benimseyerek hem bireysel hem de toplumsal kimliklerin karmaşıklığını inceler. Kiyarüstemi, özellikle toplumsal normlara karşı direniş ve varoluşsal sorgulamalarla dolu filmleriyle tanınır. Onun sineması, olay örgüsünden çok karakterlerin iç dünyalarına ve yaşamın karmaşıklıklarına odaklanır. Kiyarüstemi’nin sineması, genellikle açık uçlu anlatıları ve sembolik alt metinleriyle bilinir. Bu özellikler, yönetmenin filmlerinde queer temaların, özellikle İran gibi katı toplumsal normların hüküm sürdüğü bir coğrafyada, gizli bir şekilde işlenmesine olanak tanır. Filmleri queer teori perspektifinden incelediğimizde, yönetmenin derin sinema diliyle bireylerin kimlik arayışını ve toplumsal baskılarla olan mücadelesini daha iyi anlayabiliriz.
Abbas Kiyarüstemi ve Minimalist Sinema Üslubu
Kiyarüstemi’nin sineması, minimalist anlatım tarzı ve belgeselvari estetiğiyle dikkat çeker. Amatör oyuncular, sade diyaloglar ve doğal ışık kullanımı onun sinema dilinin en belirgin özellikleri arasındadır. Kiyarüstemi, basit görünen olay örgülerini derin psikolojik ve duygusal boyutlarla zenginleştirir. Bu yaklaşım, izleyiciyi olaylardan ziyade karakterlerin içsel dünyalarına odaklanmaya zorlar. İzleyiciye geniş bir yorum alanı bırakarak, toplumsal normların bireysel kimlikler üzerindeki etkilerini keşfetmeye olanak tanır. Filmleri genellikle sıradan insanların yaşamlarına odaklanır ve karakterlerinin varoluşsal sorgulamalarına tanıklık ederiz.
Bu anlatım tarzı, özellikle queer temaların alt metinlerde işlendiği bir sinema dili yaratır. Kiyarüstemi, İran’daki katı toplumsal cinsiyet ve cinsellik normlarına doğrudan karşı çıkmasa da semboller ve dolaylı anlatılar yoluyla bu temaları işler. Doğrudan bir ifade yerine, izleyiciye ipuçları sunarak yorumlama alanı bırakır. Filmlerinde bireylerin toplumsal normlara karşı verdiği mücadele, queer teori açısından derinlemesine incelenebilecek unsurlar barındırır.
Doğa ve İnsan İlişkisi: Queer Kimliğin Sığınağı
Kiyarüstemi’nin filmlerinde doğa, özellikle dağlar, bahçeler ve kırsal alanlar önemli bir rol oynar. Bu doğal ortamlar, genellikle toplumsal cinsiyet normlarından uzak, bireylerin kimlik arayışlarını gerçekleştirebildiği özgür alanlar olarak tasvir edilir. Doğa, bireylerin toplumun katı cinsiyet ve cinsellik normlarından kaçabileceği bir sığınak işlevi görür. Özellikle Kirazın Tadı (1997) filminde, karakterlerin doğa ile olan ilişkileri, queer kimliğin keşfi ve kabulü sürecinde önemli bir sembolik anlam taşır.
Kirazın Tadı, baş karakter Bay Badii’nin yaşamına son vermeyi planladığı bir yolculuğu anlatır. Film boyunca Bay Badii, kendisine yardım edecek birini ararken farklı insanlarla karşılaşır ve bu karakterlerin yaşamlarına dair paylaştıkları, filmin ana temasını oluşturur. Bay Badii’nin yalnızlığı ve varoluşsal sorgulamaları, yaşamın anlamı üzerine derin bir düşünce sunar. Bu bağlamda, filmde queer temalar, toplumsal normlara karşı duran bir bireyin içsel mücadelesi olarak ortaya çıkar.
Bay Badii’nin yaşadığı yalnızlık ve toplumsal dışlanmışlık, queer bireylerin toplumsal normlara uyma baskısı karşısında yaşadıkları içsel çatışmayı yansıtır. Badii’nin varoluşsal sorgulamaları, bireyin kendi kimliğini ve cinsiyetini keşfetme sürecini sembolize eder. Bu, queer bireylerin yaşamlarındaki yalnızlık ve toplum tarafından kabul görmeme deneyimlerini evrensel bir düzeyde anlatır. Doğanın, özellikle kırsal alanların bu filmde oynadığı rol, toplumsal baskılardan kaçışın ve bireysel kimliğin özgürce ifade edilebildiği bir alanın simgesidir.
Bakış ve Görsellik: Kimlik ve Güç İlişkisi
Kiyarüstemi’nin filmlerinde bakış ve görsellik, önemli temalar arasında yer alır. Karakterler arasındaki bakışlar, güç ilişkilerini ve duygusal bağları ortaya koyarken, aynı zamanda cinsel kimlik ve cinsel yönelimle ilgili karmaşık duyguları da ifade eder. Bu bakışlar, toplumsal normların sorgulanması ve bireylerin içsel dünyalarındaki çatışmaları görselleştirmek için güçlü bir araç haline gelir. Özellikle Yakın Plan (1990) filminde, karakterler arasındaki bakışlar bu temaların işlenişinde belirleyici bir rol oynar.
Yakın Plan, gerçek bir olaydan esinlenerek çekilmiştir ve Hossain Sabzian’ın kendisini ünlü yönetmen Mohsen Makhmalbaf olarak tanıttığı bir hikâyeyi anlatır. Sabzian, bu sahte kimlikle bir aileyi kandırmaya çalışır ve yakalanır. Film, belgesel ve kurmaca unsurların harmanlandığı bir meta-anlatı sunar. Sabzian’ın kimlik arayışı ve sinemaya olan tutkusu, bireyin kendi kimliğini inşa etme çabasının ve toplumsal normlara karşı verdiği mücadelenin bir yansımasıdır.
Sabzian’ın kendini Makhmalbaf olarak tanıtması, sadece bir dolandırıcılık değil, aynı zamanda kendi kimliğini yeniden inşa etme çabasıdır. Bu durum, bireyin kendi kimliği ile toplumun ona dayattığı kimlikler arasındaki mücadeleyi gözler önüne serer. Bu bağlamda, filmdeki bakışlar ve kimlik inşası, queer bireylerin toplumsal normlara karşı verdikleri mücadeleyi ve kendi kimliklerini kabul ettirme çabalarını sembolize eder. Sabzian’ın içsel çatışması ve toplumun ona olan tepkisi, queer deneyimlerin evrensel unsurlarını içerir.
Çocukluk ve Yetişkinlik: Cinsel Kimlik Keşfi
Kiyarüstemi’nin filmlerinde çocukluk, masumiyet, özgürlük ve keşif temalarıyla ilişkilendirilir. Çocuk karakterler, cinsiyet normlarına daha az bağlıdırlar ve bu da onların cinsel kimliklerini keşfetme sürecini daha açık bir şekilde yansıtır. Özellikle Kirazın Tadı filmindeki çocuk karakterlerin doğayla olan ilişkisi, cinsiyet kimliklerinin oluşumuna dair ipuçları verir.
Filmdeki çocuk karakterlerin cinsiyet normlarına uymayan davranışları, çocukluk döneminin cinsel kimlik oluşumu üzerindeki etkilerini ve toplumsal beklentilere karşı duruşlarını gösterir. Kiyarüstemi, bu çocuk karakterleri kullanarak, queer deneyimlerin çocukluk döneminde nasıl şekillendiğini ve bu sürecin toplumsal normlarla olan ilişkisini incelememize olanak tanır.
Queer Teori ve Abbas Kiyarüstemi
Queer teori, cinsiyet ve cinselliği sabit ve ikili bir sistem olarak değil, daha çok akıcı ve değişken bir yapı olarak ele alır. Bu teori, Kiyarüstemi’nin filmlerini analiz etmek için önemli bir araç sağlar. Queer teoriye göre, Kiyarüstemi’nin filmlerindeki queer temalar, İran toplumunda marjinalize edilmiş olan queer deneyimlerini görünür kılar ve bu deneyimlerin karmaşıklığına dikkat çeker.
Kiyarüstemi’nin sinemasında queer temalar genellikle gizli ve dolaylı bir şekilde ifade edilir. Bu, İran gibi katı toplumsal normlara sahip bir ülkede queer birey olmanın zorluklarına ve baskılara işaret eder. Yönetmenin bu temaları açık bir şekilde işlememesi, aynı zamanda toplumsal baskılardan kaçınma ve kendini gizleme zorunluluğunu yansıtır. Bu, queer bireylerin toplumsal normlara uymak zorunda kaldıkları bir dünyada, kendi kimliklerini nasıl sakladıklarını ve bu süreçte yaşadıkları içsel çatışmaları anlatır.
Kiyarüstemi’nin filmlerindeki bazı karakterler, cinsiyet normlarına ve toplumsal beklentilere karşı çıkarak kendi kimliklerini oluşturma çabası içindedirler. Bu karakterler, queer bireylerin yaşadığı içsel çatışmaları ve dış dünyayla mücadelelerini temsil eder. Kiyarüstemi’nin sineması, bu karakterlerin kimlik inşasını ve toplumun baskılarına karşı verdikleri mücadeleyi derin bir şekilde işler.
Sonuç
Abbas Kiyarüstemi’nin sineması, queer teorinin perspektifinden bakıldığında derin bir anlam kazanır. Yönetmenin minimalist sinema dili, bireylerin toplumsal normlarla olan mücadelesini ve kimlik inşa süreçlerini incelemek için güçlü bir araç sağlar. Doğa, bakışlar ve çocukluk gibi temalar, Kiyarüstemi’nin filmlerinde queer kimliklerin keşfi ve ifade edilmesi sürecine ışık tutar. Queer bireylerin yaşadığı içsel çatışmalar ve toplumsal baskılar, Kiyarüstemi’nin sembolik anlatımlarıyla derinlemesine işlenir. Yönetmenin filmleri, queer deneyimlerin evrenselliğini ve bireysel kimliklerin toplumsal normlarla olan ilişkisini büyük bir hassasiyetle ele alır.