Serhat Karaaslan’ın 2019 yılında gösterime giren ve pek çok festivalden ödülle dönen filmi Görülmüştür ile Elvira Lind’in 93. Akademi Ödülleri’nin En İyi Kısa Film kategorisinde yarışan 2020 tarihli The Letter Room (Mektup Odası) filmi arasındaki benzerlikler ilk andan itibaren göze çarpıyor.
Başrollerinde Berkay Ateş, Saadet Işıl Aksoy ve Füsun Demirel‘in yer aldığı Görülmüştür, cezaevi mektup okuma komisyonunda çalışan genç bir adamın, kontrol ettiği bir mektupta karşısına çıkan fotoğraftaki kadını takıntı haline getirmesini konu alıyor.
Elvira Lind’in The Letter Room filminin sinopsisi de şu şekilde: “Bir cezaevi memuru, mektup odasına transfer edildikten kısa bir süre sonra kendini bir mahkumun özel hayatının ortasında bulur.”
İki Film Arasındaki Benzerlikler
İki filmin arasındaki paralellikler ne yazık ki konuyla sınırlı kalmıyor. Berkay Ateş ve Oscar Isaac tarafından canlandırılan Zakir ve Richard karakterleri arasındaki benzerlikler tesadüfün çok ötesinde.
İki karakterin içine kapanık olmaları, iş arkadaşlarıyla olan yüzeysel ilişkileri, saplantılarının gelişim süreci, mektuptaki kadınlar için duydukları endişe ve harekete geçme güdüleri neredeyse aynı. Esinlenme ve etik sınırlarını aşan benzerlikler yalnızca baş karakterler konusunda değil. Filmlerde yer alan kadın karakterler de aynı şekilde benzeşiyor. Saadet Işıl Aksoy ve Alia Shawkat’ın canlandırdıkları kadın karakterlerin ikisi de yaşantılarından memnun değil, eski günlere özlem duyuyor ve her ikisi de hamile. Yine her iki kadının yazdıkları mektuplar hikayenin akışını değiştiriyor. Aynı şekilde hem Görülmüştür’de hem de The Letter Room’da karşılarına çıkan mektuplar, kahramanların monoton olan yaşamlarına heyecan katıyor.
Görülmüştür’ün senaryosunu da kaleme alan yönetmen Serhat Karaaslan, gösterime girdiği dönemde filmle ilgili olarak şunları söylemişti: “1996’dan beri siyasi bir tutuklu olan bir tanıdığımla yıllarca mektuplaştım ve Türkiye’nin farklı hapishanelerinde onu ziyaret ettim. Bu süreçte Cezaevi Mektup Okuma komisyonunun varlığından haberdar oldum ve konu ilgimi çekti. Böyle bir işi olan bir insanın nasıl bir hayatı olabileceği merakı ile senaryoyu yazmaya başladım. Araştırma yaparken, okuduklarını anlama ve daha hızlı okuma kabiliyetleri olabileceği nedeniyle çoğunlukla edebiyat mezunu olan gardiyanların bu bölümde görevlendirildiğini duymuştum. Edebiyat meselesi de bu şekilde senaryoya girdi. Böylece görevi birtakım gerçekleri karalayarak yok etmek olan birinin bir yandan da edebiyatla hakikate ulaşmaya çalışması ironisi ortaya çıktı.”
Filmin İlham Kaynağı Hakkında Çelişkili İfadeler
Avukatları vasıtasıyla The Letter Room filminin yönetmeni ve senaristi Elvira Lind’e mevcut durumdan duydukları rahatsızlığı dile getiren Serhat Karaaslan ve yapımcı Serkan Çakarer, karşı taraftan Görülmüştür filminden aldıkları maille haberdar oldukları, filmlerden birinin bir Türk hapishanesinde geçerken diğerinin ise bir Amerikan hapishanesinde geçtiği gibi üstünkörü bir cevap almışlar.
İlginçtir ki Elvira Lind daha sonra yapılan bir söyleşide filmin esin kaynağının dinlemiş olduğu isimsiz bir podcast yayını olduğunu söyleyerek şu açıklamayı yaptı: “(Podcast) aynı kadına bilmeden aşk mektupları yazan farklı erkeklerin hikayesini anlatıyordu. (Kadın) erkeklerden para istemeye ve kiraya yardım etmeye başlamış ama yazdığı mektuplar o kadar harikaymış ki adamların hepsi ona çok aşıkmış. Çok yalnız olan bu adamlar hayatlarına sihir girmiş gibi hissetmişler. Sonunda hepsi kadının aslında paralarını almaya çalışan ve başka erkeklere de mektup yazan bir adam olduğunu anlamışlar. Hepsinin kalbi kırılmış ama adamlardan biri en kötü kısmının bu mektupları kaybetmek olduğunu ve fantezinin kaybolduğunu söylemiş”.
Elvira Lind’in filme esin kaynağı olduğunu söylediği ve bahsettiği podcast’e konu olan olayın filmle benzerlik taşımaması ve bu açıklamanın Görülmüştür ekibine ilk etapta verilen cevapta yer almamış olması akla pek çok soruyu getiriyor.
“Bal gibi intihal”
İlk olarak sosyal medyada gündeme gelen bu konu, kısa sürede dikkat çekti. Her iki filmi de izleyen sinemaseverler, iki film arasındaki benzerliklerin tesadüfün çok ötesinde olduğu ve hiç de masum görünmediği konusunda hemfikirler.
Basında ise bu konuyu gündeme ilk olarak Birgün Gazetesi’ndeki yazısıyla Vecdi Sayar getirdi. Sayar yazısında bu yılın Oscar’ları arasına girmeyi başarmış olan The Letter Room filminin, Görülmüştür ile benzerliğini dile getirmiş ve bu filmin yönetmeninden de “esinlenme” ile ilgili bir itiraf duymadığını eklemişti. Sayar, konuyla ilgili yazısını “Bana göre ise, bal gibi bir ‘intihal’ söz konusu” sözleriyle tamamlamıştı.
Bağımsız Sinema olarak konuyu yakından takip edeceğiz ve sizi gelişmelerden haberdar edeceğiz.