72. San Sebastian Film Festivali Resmi Seçkisinin Jüri Başkanı Jaione Camborda İle Röportaj

Yazan: Esra Kars

Bu sene basın olarak yer aldığımız 72. San Sebastian Film Festivali’nde, resmi seçkinin jüri başkanı ve Altın İstiridye ödüllü Jaione Camborda ile festival ve sinema üzerine bir röportaj yaptık. Kendisi bizleri çok samimi bir şekilde karşıladı ve sorularımıza özenle yanıt verdi. Bizler için oldukça özel bir deneyim olduğunu söyleyebiliriz. Röportajımızın detaylarını aşağıda bulabilirsiniz.

Keyifli okumalar dileriz.

Merhaba, öncelikle bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Sizleri görmek çok güzel. Öncelikle şu sorular başlamak istiyorum: Araştırmalarıma göre siz San Sebastian şehrinde doğdunuz ve burada yaşadınız. Ayrıca geçtiğimiz yıllarda, San Sebastian Film Festivali’nde, Altın İstiridye ödülü de kazandınız. Şimdi de bu festivalde, resmi seçkinin jüri başkanısınız. Bunun hakkında ne hissediyorsunuz?

Bu, benim için büyüleyici bir yolculuk oldu. Burada doğdum, burada büyüdüm. Sinemayla ilk bağlantımı burada kurdum. Burası bana bir bakış açısı kazandırdı. Ayrıca ödül kazanmak da inanılmaz. Her şeyden önce kendi geçmişimden ve çağımdan olan insanlarla dolu bir sinemada ödül almak paha biçilemez. Bu ödülü kazanmak filmlerimde ve kariyerimde bir dönüm noktası oldu. Jüride olmak elbette benim için bir onurdur. Bu bir uzlaşma ve sorumluluk. Ayrıca böylesi hassas bir jüriyle filmleri tartışabilmek de ayrı bir zevk.

Evet, elbette. Peki bu sene seyrettiğiniz filmler hakkında neler düşünüyorsunuz?

Bu konu hakkında çok fazla bir şey söylemeye iznim yok. Ancak şunu söyleyebilirim ki bu yıl oldukça güçlü bir yıl. Bununla birlikte yeni insanlar konusunda yüksek itibara sahip olan kişilerle bir arada olmaktan oldukça keyif aldım.

Şöyle bir soruyla devam etmek istiyorum. Siz hem bir yönetmen hem de bir jürisiniz. Bu iki görev arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlarsınız? Bu iki farklı rol arasında nasıl bir ilişki var?

Bir yönetmen ve senarist olmak bana, sinematografik dilde bildiğim şeylere bakma biçimi sağlıyor. Ama aynı zamanda jüride çeşitli insanlar var; edebiyattan insanlar var, oyuncular var, yapımcılar var. Bu da olaylara daha farklı, daha bütünsel ve küresel bir bakış açısı sağlıyor.

Bir jüri üyesi olmak sinemaya ve film yapımına dair bakış açınızı değiştirdi mi?

Bu durum, festivalleri anlamama yardımcı oluyor. Filmlere, bir film yapımcısının bakış açısıyla birlikte birlikte, onları çok seven küçük bir kızın açısından da bakıyorum.

Anlıyorum, çok güzel. Türkiye hakkında bir soru sormak istiyorum. Bilindiği üzere, Türkiye ve İspanya arasında, özellikle medyatik anlamda oldukça güzel bir ilişki var. Bu iletişim hakkında, sinema alanında neler söylemek istersiniz?

Bana göre bu iki ülke arasında sanatsal ve sinematografik bir diyalog var ve bu sanatsal ve mizaçsal bir şey. Yani orada bir çeşit bağlantı var. Yeryüzündeki bu topraklanmanın verdiği bir his var.

Kadınların, sinemadaki ilerleyişi hakkında bir soru sormak istiyorum. Siz şu anda resmi seçkinin jüri başkanısınız ve film festivallerinde çok sayıda kadın jüri üyeleri mevcut. Örneğin bu yıl düzenlenen Cannes Film Festivali’ndeki tüm jüri üyeleri kadındı. Kadınların sinemadaki gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunun olması uzun bir zaman aldı. Bu bir gereklilikti ancak geç oldu. Şu anda burada cinsiyet eşitliği bakımından yarı yarıya bir durum var. Sadece jüride değil aynı zamanda festival programında da çok önemli kadın sinemacılar mevcut.

Ben de aynı zamanda genç bir sinemacıyım ve çeşitli senaryolarım var. Genç sinemacıların sinemadaki ilerleyişlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Onlara bir tavsiyeniz var mı?

Gençlerin, kendi çağlarının bir yansımasını yapacaklarını, özellikle de kadınlar için daha güçlü bir dönem olacağını ve buna dair yeni temalar getireceklerini düşünüyorum. Bu, sinema dünyası için tıpkı taze bir hava gibi olacak. Tavsiye olarak da şunu söyleyebilirim: Özgüven anahtardır. Kendilerine güvensinler. Hayatta var olan birçok yöne ve hayatın sinematografik dilini güvenilmesi çok önemlidir. Yani karmaşıklık ve bir tür hayranlık. Onlara söyleyebileceğim son şey ise gençlerin, sinemaya, egoyla değil sevgiyle bağlanmaları gerektiğidir.

Öyleyse röportajımızı burada sonlandırabiliriz. Değerli vaktiniz için çok teşekkür ederiz. Sizinle tanışmaktan mutluluk duyuyoruz.

Ben de teşekkür ederim.

Yorum Yapın

Bunlar da İlginizi Çekebilir