Ankara Sinema Derneği’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlediği Gezici Festival’de ilk hafta sonu geride kaldı. Festivalin davetlileri Ali Kemal Çınar, Mahmut Fazıl Coşkun, Murat Kılıç, Sinan Yusufoğlu, Ehsan Khoshbakht, Imogen Sara Smith, Poh Lin Lee, Robert Byrne ve müzisyenler Stephen Horne ile Frank Bockius’un katıldığı etkinliklerle geçen hafta sonunda Ankaralı izleyicilerin festivale ilgisi büyüktü.
“Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde de Anons’takine benzer bir duygu durumunun anlatıldığını düşündüm.”
Mahmut Fazıl Coşkun, ödüllü filmi ‘Anons’la festival izleyicisiyle buluştu. Tüm biletlerin çok önceden tükendiği gösterimin ardından film ekibi izleyicilerden gelen soruları yanıtladı. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın edebiyatıyla film arasındaki ilişkiye dair gelen soruya Coşkun şöyle cevap verdi: “Tanpınar, okuduğum ve sevdiğim bir yazar. Senaryoyu yazmadan önce fark etmemiştik, fakat Tanpınar’ın tam da filmin geçtiği 1961 yılında Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü yazdığını öğrendik. Tekrar kitaba döndük, kitabı hatırladık. Romanda da filmdekine benzer bir duygu durumunun anlatıldığını düşündüm.”
“En Amerikalı Alman yönetmen: Wim Wenders”
Mahmut Fazıl Coşkun’un Gezici Festival için seçtiği sinema tarihinden dört klasik de “Görünmez Kentler” başlığı altında izleyicilerle buluştu. Coşkun’un sunumlarıyla başlayan gösterimlerde, yönetmen seçkiyi nasıl oluşturduğunu, öykülerin üzerinde bıraktığı etkiyi ve filmlerle kendi sineması arasında kurduğu ilişkiyi anlattı. Coşkun, “en Amerikalı Alman yönetmen” olarak tanımladığı Wim Wenders‘ın ‘Alis Kentlerde’ filmini imgesel bir ev arayışında olan iki kayıp ruhun hikâyesi olarak gördüğünü söyledi. Tipik bir New York filmi diye bahsettiği Whit Stillman imzalı ‘Metropolitan’ı yeni keşfettiğini belirten Coşkun, filmi seçkinin en ilginç filmi olarak tanımladı. Bölümde ayrıca Bette Davis ve Joan Crawford’ın başrolde yer aldığı kült klasik ‘Bebek Jane’e Ne Oldu?’ ve Aki Kaurismäki‘nin imzasını taşıyan ‘Eşarbına Sahip Çık, Tatyana’ da gösterildi.
“…başarının nasıl bir çürümeye yol açtığını anlatan bir öykü”
“Yalanlar Çağı” seçkisinde yer alan ‘Başarının Tatlı Kokusu’ gösterimi, bölümün küratörlerinden Ehsan Khoshbakht ve film eleştirmeni Imogen Sara Smith‘in sunumuyla başladı. Programı ABD’ye dışarıdan bakan Amerikan filmlerinden oluşturmak istediklerini söyleyen Ehsan, 50’li yıllardaki medya manipülasyonunu anlatan, kara film türündeki filmlere seçkide yer verdiklerini belirtti. Bölümde yer alan üç filmin yönetmenlerinin, Billy Wilder, Alexander Mackendrick ve Cy Endfield’in, ABD’ye göç etmiş yönetmenler olduğunu, bu bağlamda “Yalanlar Çağı” bölümünün göçmen meselesine eğilen filmlerin gösterildiği “Sığınma(sız)” bölümüyle de ilişki içinde olduğunu söyledi. Smith ise, ‘Başarının Tatlı Kokusu’nu “başarı için insanların nasıl her şeyi yapabileceğini, başarının nasıl bir çürümeye yol açtığını anlatan bir öykü” olarak tanımladı. 1930’lardan 50’lere, ABD’deki etkili isimlerden ilham alınarak yaratılan karakterlere yer veren filmin, McCarthy döneminde kara listeye alınmış senarist Clifford Odets’in imzasını taşıdığını da hatırlattı.
“Medya yoluyla yaratılan algı göçmenlere büyük zarar veriyor.”
“Sığınma(sız)” bölümünde gösterilen ‘Aç Hayaletler Adası’nın gösteriminin ardından, filmde öyküsü takip edilen Poh Lin Lee izleyicilerden gelen soruları yanıtladı. Avustralya’daki Noel Adası’nda iltica hakkı bekleyen göçmenlere travma terapisi uygulayan Poh Lin Lee, filmin yönetmeni Gabrielle Brady ile uzun süredir arkadaş olduğunu ve Brady’nin adaya geldikten sonra filmi çekmeye karar verdiğini söyledi. Avustralya hükümetinin medya yoluyla yarattığı algının göçmenlere büyük zarar verdiğini söyleyen Lee, hükümetin göçmen meselesini siyasi bir malzeme haline getirdiğini ve yasal olmasına rağmen artık iltica kabul etmediğini söyledi.
“Bu aslında sadece sessiz bir film değil, her bir duyuya hitap eden canlı bir performans”
Sinema tarihinden iki sessiz klasiğin yer aldığı “Sessiz Serüven” bölümündeki yer alan ‘Kapının Ardı’, filmi Gezici Festival’e öneren San Francisco Sessiz Film Festivali başkanı Robert Byrne‘ün sunumuyla başladı. ‘Kapının Ardı’nın yıllardır korumak istediği çok özel filmlerden birisi olduğunu söyleyen Byrne, filmin restorasyon sürecinden ve filmin çekildiği dönemdeki siyasi iklimden bahsetti. Sözlerine “Bu aslında sadece sessiz bir film değil, her bir duyuya hitap eden canlı bir performans” diyerek devam eden Byrne, filme canlı müzikleriyle eşlik eden Stephen Horne ve Frank Bockius’u, “bildiğim en iyi sessiz film müzisyenleri” diyerek seyirciye tanıttı.
3 ARALIK PAZARTESİ
Shevaun Mizrahi’nin, İstanbul’da bir huzurevinde yaşayan altı karakteri takip ettiği belgeseli ‘Uzak Evren’, saat 12:00‘de Kızılay Büyülü Fener Sineması’nda izleyicilerle buluşacak.
“Yalanlar Çağı” bölümünde yer alan ‘Öfkenin Sesi’, saat 16:30‘da küratör Ehsan Khoshbakht‘ın sunumuyla gösterilecek.
Ahmet Boyacıoğlu‘nun yeni filmi ‘Paranın Kokusu’nun Ankara’da ilk gösterimi saat 18:30‘da Kızılay Büyülü Fener Sineması’nda oyuncular Murat Kılıç, Rıza Sönmez, Muzaffer Özdemir, Emrah Kolukısa ve Ankaralı yerel oyuncular ile film ekibinin katılımıyla gerçekleştirilecek.
4 ARALIK SALI
Dünya prömiyerini Locarno Film Festivali’nde yapan ‘Sibel’in saat 18:30‘da gerçekleşecek gösterimine, filmdeki performansıyla 25. Adana Film Festivali’nde ve 55. Ulusal Yarışma’da En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini kazanan Damla Sönmez katılacak.
Billy Wilder‘ın “Yalanlar Çağı” bölümünde yer alan ‘Büyük Karnaval’ filmi, Imogen Sara Smith’in sunumuyla 21:30‘da sinemaseverlerle buluşacak.
Küba sinemasının en önemli klasiği kabul edilen 1968 yapımı ‘Azgelişmişlik Anıları’ restore edilmiş kopyasıyla, 18:30‘da Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde ücretsiz olarak gösterilecek.
Biletler Satışta
Ankara’daki gösterimler Büyülü Fener Kızılay ve Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde! Biletler, Büyülü Fener Sinemaları gişelerinden ve biletinial.com sitesinden satın alınabilir. Çağdaş Sanatlar Merkezi’ndeki tüm gösterimler ücretsiz.