Güzellikler Birleşkesi
“Amores Perros” adlı film 2000 yılı tarihli Meksika yapımı bağımsız bir filmdir. Film Türkiye’de “Paramparça Aşklar Köpekler” adı ile 2001 yılında gösterime girdi. Filmin orijinal ismi ile ülkemizde gösterime sunulan ismi arasında epey bir fark var. İspanyolcada “Amor” sevgi ve “Perro” ise köpek anlamlarına gelmektedir. Yani gerçeğe en yakın çeviri ile, “Köpek Sevgisi”dir filmin adı. Nedeni bilinmez ama bazı kuvvetler(!), filmi biraz da kışkırtıcı hale getirmek için mi, dikkat çekmek için mi “Paramparça Aşklar Köpekler” ismini uygun görmüşler. Türkiye sinemasında sıkça yaşanan bu yabancı film adı çeviri sorunsalını bir kenara bırakıp salt filme gelecek olursak…
Amores Perros filmi, yaratıcıları itibariyle büyük bir yönetmen-senarist birlikteliğinin ilk filmi olarak ele almakta fayda var. Nitekim film ilk gösterime sunulduğunda, bu iki sanatçı adaları izleyici tarafında pek aşina değildi. Bahsedilen yönetmen, günümüzde yeni filmleri heyecanla beklenen Alejandro Gonzalez Inarritu. Filmin yönetmen akabinde yer alan diğer büyük etken sanatçı ise; filmin senaristi Guillermo Arriaga’dır. Amorres Perros filminden sonra bu birliktelik devam etmiş ve 21 Gram, Babil gibi filmlerle bu iki sanatçı adları bir anda izleyici nezdinde aşina olmuştur.
Amores Perros, bu bilgiler ışığında, yani; bir birlikteliğin ilk ürünü olması açısından tahminin dışında, tam bir uyum göstererek harika bir sanat eseri olarak karşımıza çıkar. Senaryo bağlamında ele alınırsa film görsel açıdan -görsel unsurlarla- çok fazla desteklenmesi gereken bir senaryodur. Yani senaryo kuvveti tamamen görsel imajların tekelinde; görsel imajlar ise senaryoya tabi durumdadır. İşte tam bu noktada sanat eserinin, yani filmin güzelliği, yukarıda bahsedilen senarist-yönetmen uyumu ile mümkün olabilmiştir.
Filmi bu kadar kıymete değer yapan diğer önemli faktörlerden bir diğeri, hiç kuşkusuz oyunculuk performanslarıdır. Amores Perros filminde tam bir başrol karakteri yoktur, buna karşılık filmin konusunda ana kahramanları vardır. İlki “El Chivo” rolü ile Emilio Echevarria’dir. El Chivo karakteri gereği idealist, gerçekçi aynı zamanda pervasız davranışlar sergilemesi gereken bir tiptir, en nihayetinde Emilio Echevarria, film içerisinde üzerinde bulunan bu zor oyunculuk performansını layığı ile yerine getirmiş ve oyuculuğu ile büyük övgüler almıştır.
Filmde diğer önemli isim ise “Octavio” karakteri ile Gael Garcia Bernal’dır. Amores Perros filminde sergilemiş olduğu harika oyunculuk, Bernal’ı günümüzde tanınmış başarılı oyuncular arasında yer almasını sağlamıştır. Barnal film içinde gençlik çağında, gözü kara, hayalleri uğruna her şeyi yapabilme cesareti olan bir karakteri canlandırmaktadır. Filmin güzellikleri paralelinde diğer önemli bir etken ise filmin müzikleridir. Geniş bir müzik listesi olan film, özgün müzik seçimleriyle de Meksika kültür-atmosferini her daim film içerisinde barınmasını sağlamıştır.
Bir Filmden Çok Daha Fazlası Adeta Üç Film
Amorres Perros filmi, adeta üç ayrı filmin, üç ana merkezde toplanarak muazzam bir kurgu ile birleştirilerek oluşturulmuş bir film gibidir. Filmde üç ana hikâye eş zamanlı bazen farklı zaman dilimlerinde birbirlerini izler. Bahsedilen bu üç ana hikâyenin ortak temasını, filmin sonunda yer alan atıf çok net bir biçimde özetler bize. “Luciano’nun anısına. Çünkü biz aslında kaybettiklerimiziz” Yani üç ana hikâyenin ana çizgisi, hayatımıza katılan şeylerin doğrultusunda değil de hayatımız; hayatımızdan çıkardığımız bazen de hayatımızdan çıkarılan şeyler doğrultusunda hayatlarımız şekillenir.
Film içerisinde El Chivo karakteri, hayatından idealleri doğrultusunda ailesini çıkarmış, bu eksiliğin doldurulmaz boşluğu ile hayatını olur olmadık bir şekilde sürdürmek zorunda kalmıştır. Octavio karakteri ise hayatla ilgili bir sürü hayallere kapılmış, bu hayaller uğruna her şeyleri yapabilme azmi göstermiş, ancak ne var ki hayat onun beklentilerini karşılamamıştır. Octavio filmin başında hiçbir şeye sahip değilken ilerleyen zamanda birçok şeye sahip olmuş, ancak sonuçta başladığı noktaya geri dönmek durumunda bırakılmıştır. Filmin merkezinde yer alan diğer önemli isim ise Valeria karakteri ile Goya Toledo’dur. Valeria genç, herkes tarafından tanınmış genç ve güzel bir mankendir. Hayatına, evli ancak kendisine ait olduğunu düşündüğü bir adamla devam etmek ister. Nitekim bir süreliğine de kendisine bu isteği hayat sunulur fakat bu mutluluk pek uzun sürmeyecektir. Octavio karakterinin sebep olduğu bir kaza sonucunda, ardına gizlendiği hayat modeli sonsuza kadar elinden alınarak, başladığı noktanın dahi gerisinde bırakılır.
Bu üç hikâyenin, üç ana karakterin, rotalarının bir anda ani değişimlere sürükleyen varlıklar ise hepsinin sahip olduğu köpekleridir. Bu köpeklerin bir süreliğine ya da ebediyen kayboluşları, onları adeta felaketlere ya da yeni kararlar almak zorunda bırakmıştır.
Bağımsız Başlangıç
Meksika sineması; dünya sinemasında sarsılmaz, yeri doldurulamaz bir ülke sinemasıdır. Gerek ülke sınırları içerisinde çıkardığı oyuncular bakımından, gerekse Meksika kültüründen beslenerek ortaya çıkan yönetmenler bakımdan dünya sinemasına katkıları oldukça önemlidir. Bunların başında Alejandro Gonzalez Inarritu’dan söz edibilir. Inarritu son derece özgün ve başarılı bir yönetmendir. Amorres Perros’da Inarritu’nun ilk uzun metraj çalışmasıdır. Ve ayrıca ilk, ancak maalesef son bağımsız film çalışmasıdır da. Amorres Perros filmi dışında neden bağımsız başka bir yapımla karşımıza çıkmamasının sebebi, Inarritu’nun sinema konusundaki bir idealinin sonucudur. Inarritu filmlerinde tanınmış ve nitelikli oyuncular yer verme konusunda oldukça kararlıdır.
Bağımsız sinema sanatı dışında kalan bağımlı sinema, her daim eleştirilen o büyük sektör içinde kendi çatısı altında Inarritu’nun istediği bu büyük oyuncularını da barındırır. Yani bir nevi, film içerisinde yer alacak büyük oyuncular yanlarında film şirketlerini de getirmişlerdir. Bu nedendir ki Inarritu’nun usta-nitelikli oyuncu isteği onu bağımsız sinemanın dışına çıkarmıştır. Elbette Amorres Perros filmi dışında. Amorres Perros filmi bağımsız sinema açısından her daim bir rol model olarak yer almış ve genç bağımsız sinema sanatına gönül veren birçok sanatçıya ilham kaynağı olmuştur.
Bonus: Bona Dea
Bona Dea Roma mitolojisinde Tanrı Faunus’un kızıdır. Bona Dea yine Roma mitolojisine göre doğurganlık, bekâret, iyileştirme ve kadınların koruyucu Tanrıçasıdır. Zaman zaman Fauna adı ile de bilinir. Aynı zamanda Bona Dea benim biricik üç yaşında kızımın da adıdır. Amorres Perros filminde Octavio (Gael Garcia Bernal) karakterinin sahip olduğu “Cofi” isimli köpekle aynı cinste bir köpektir Bona Dea. Bu filmin benim için oldukça önemli bir yerinin olmasının sebeplerinden birisi de budur. Ancak film içerisinde Cofi epey hırçın bir köpektir. Ve daha henüz filmin başına, vurulmuş bir halde görünür.
Filmin ilerleyen bölümlerinde de Cofi sürekli acılar çeken bir köpek olarak aktarılmıştır. Bu durum da, benim, bu filmi izlememi epey zorlaştırmıştır. Ancak kritik nokta şudur ki; film tam bir eleştiri filmindir. Ve Cofi’nin başına gelen tüm olaylar eleştirel bir anlatımla sunulmuştur. Yani filmin benim gözümde en büyük değeri ve bana çok şeyler katmasın en büyük sebebi şudur; gerçekler vardır ve bazen bu gerçekler acıdır, ancak bu acı gerçekler sadece tüm gerçekliği ile sunulup eleştirildiğinde gerekli yerlere ulaşabilir. Filmin yazın aşamasından evvel filmi birkaç defa izlememde bana eşlik eden, aynı zamanda tüm yazın sürecinde varlığı ile benimle olan Bona Dea’ya teşekkürler. Ayrıca bu yazıyı tüm hayvan severlere ve tüm sahipli-sahipsiz hayvanlara armağan ederim…