Melisa Önel’in yönetmenliğini üstlendiği “Aniden” filmi, dünya prömiyerini gerçekleştirdiği Tokyo Uluslararası Film Festivali’nin ardından 22 Aralık’ta Türkiye’de sinemaseverlerle buluştu. Rotterdam Film Festivali’nde Avrupa prömiyerini yaşayan yapım, daha sonra Vancouver Uluslararası Film Festivali’nde izleyiciyle buluştu. Ankara Film Festivali’nde Türkiye prömiyerini gerçekleştiren filmin, başrol oyuncuları Defne Kayalar ve Öner Erkan’a En İyi Oyuncu ödüllerini kazandı.
Hikaye, uzun süre Hamburg’da yaşamış olan Reyhan’ın kısa bir süre için İstanbul’a dönmesiyle başlar. Hamburg’a dönüş hazırlıkları yaparken koku alma yeteneğini kaybettiğini fark eden Reyhan, doktorunun ciddi bir sağlık sorunu olabileceğini belirtmesine karşın şehirdeki geçmişini keşfetmeye karar verir.
Film, aidiyet krizi yaşayan Reyhan’la birlikte koku alma duyusunu, aileyi, İstanbul sokaklarında görünmeyen yüzleri düşünmemizi sağlar. Ailesinden ve annesinden kopmayı başarır bir ölçüde ama bu kez de nereye ait olduğu sorusu karşısına çıkar. Reyhan dününde bugününde ve İstanbul’un sokaklarında bu izi sürer. Geçmiş, bizim atfettiğimiz şekliyle öylece orada durmakta mıdır?
Yaşayan ve Değişen Bellek
Reyhan’ın çocukken başına gelen kaza herkes tarafından farklı hatırlanır ve önemlilik dereceleri de değişkenlik gösterir. Geçmiş bizim düşündüğümüz gibi takvime işlenmiş bir yazı değildir. Yaşadıkça insanın belleğinde değişkenlik gösterir. Bellek durduğu yerde durmaz. Tüm başa çıkma metotlarıyla bizi korumak için debelenir.
“Rashomon,” Japonca bir kelime… Kelimenin doğrudan bir Türkçe karşılığı yoktur, ancak Japon edebiyatından ve kültüründen kaynaklanan özel bir anlam taşır. “Rashomon” kelimesi, Japonya’da Ryūnosuke Akutagawa’nın kısa hikayesi “Rashōmon” ile özdeşleşir. Bu hikaye, bir cinayet olayını farklı karakterlerin bakış açılarından ele alır ve her biri olayı farklı bir şekilde anlatır. Bu çeşitlilik, anlatıcıların kendi çıkarları doğrultusunda olayı şekillendirmeleri veya hatırlamalarının değişkenliği üzerinden gerçeklik ve subjektif algı konularına odaklanır. “Rashomon etkisi” olarak bilinen bu kavram, bir olaya dair farklı gözlem ve anlamlandırmaların çatıştığı durumları ifade eder.
Aidiyet Gerekli midir?
Filmde Reyhan’ın kız kardeşinin görece daha sıradan bir hayatı vardır. Annesine yakın ve o bağ kopmadan yaşar. Annesi gibidir. Ama Reyhan ayrıksıdır. Çocukken de ayrıksıdır. Annesini çocukken de dinlemez bugün de… Aidiyet krizi insanı yalnızlaştırır ve bu büyük boşluğu doldurmak için arayışa iter.
Aidiyet insanın psikososyal bir ihtiyacıdır. Doğada yalnız kalan insan bir yandan da yakınlarındakilere ait hissetmek ister. Yalnız doğan ve ölen bunun da farkında olan insan ölüm düşüncesiyle ancak böyle baş etmeyi öğrenir.
Rousseau’ya göre, medeniyetin ilerlemesiyle birlikte özel mülkiyet, toplumsal sınıflar ve kurallar ortaya çıkar. Bu gelişmeler, insanları doğal aidiyetlerinden uzaklaştırır ve toplumsal normlar, beklentiler ve kurallar insanların özgür doğasına aykırı hale gelir. İnsanlar, sahip olduklarıyla övünme ve başkalarıyla rekabet etme eğilimine girerler, bu da doğal aidiyet hissini zayıflatır. Bu yüzden insanlar kaybettikleri doğal aidiyet hissini yeniden kazanabilmek için doğaya dönmelidir. Bu, medeniyetin getirdiği yapay normlardan ve beklentilerden arınarak, insanın doğal ve içsel varlığına odaklanması gerektiği anlamına gelir. Doğaya dönüş, insanın gerçek özüne ve doğal aidiyet hissine ulaşma çabasını simgeler. Reyhan’ın aidiyet krizi için sığındığı yer tam da ayrıksıların ve dışarıdakilerin geçiş mekanı olan “otel odası”dır. Otel gelip giden ve yaşanmayan bir deneyim olarak insanların seyir alemini yansıtan bir penceredir. Reyhan da orada diğerlerini izlerken kendisini aramaktadır.