Karganın Uykusu filmi dünya prömiyerini 30. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali kapsamında gerçekleştirdi. Tunahan Kurt’un yazıp yönettiği Karganın Uykusu, işlev görmeyen bir maden aktarım tesisinde müdürlük yapan ve çocukluğundan beri yaşadığı uyurgezerlik sorunu ile baş etmeye çalışan Nasip’i merkezine alıyor. Karısının şüpheli ölümünden sonra derin bir yalnızlığın ve sessizliğin içine gömülen ve köyde çıkan söylentilere kulak tıkayan Nasip, yedi yaşındaki oğlu İsmail’e iyi bir baba olamayacağını düşünmeye başlar ve onu, kendisinin olmayacağı bir dünyaya hazırlamaya karar verir.
Festivalin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yarışan Karganın Uykusu, dün gece (23 Eylül tarihinde) gerçekleşen ödül töreninde Karganın Uykusu filmindeki performansı için En İyi Erkek Oyuncu dalında ödüle layık görülen Ahmet Ağgün’le sinema kariyeri, Karganın Uykusu ve Nasip karakteri üzerine bir röportaj yaptık.
Şu anda Altın Koza Film Festivali’nde, Bağımsız Sinema olarak Karganın Uykusu filminin ana karakteri Ahmet Ağgün ile birlikteyiz. Ahmet, öncelikle Altın Koza Film Festivali’nde ilk gösteriminizi yaptınız. Burada olmak nasıl bir his? Seyirciden nasıl dönüşler aldın?
Ben ilk kez böyle bir festivalde bulunuyorum. Adana zaten güzel bir yer. Filmimiz de burada çekildi. O yüzden burada olmak ve bu filmin ilk burada gösterilmesi bizim için epey özel. Çok güzel bir his. Ekipten birçok kişi de Adanalı zaten. Hepsi çok tatlı insanlar. Burada olduğum için çok mutluyum.
İzleyici genel olarak meraklı gözlemlediğim kadarıyla. Karganın Uykusu da festivalde güzel tepkiler aldı. Yoğun bir ilgi vardı.
Peki senin ilk filmin olduğunu konuştuk. Oyunculuk nasıl başladı? Seninle ilgili çok bir bilgi bulamadım. Ahmet Ağgün kimdir? Yönetmenle yollarınız nasıl kesişti? Biraz tüm bu süreçleri ve kendini anlatır mısınız bize?
Tabii biraz kendimi anlatayım. Haklısınız. Gaziantepliyim. 14 yaşında Viyana’ya taşındım. Lise ve üniversite eğitimim orada oldu. Aslında tıp okumak istiyordum. Başladım da doktor olacaktım. Ama bir yandan çalışıp para kazanmak bir yandan da tıp okumak epey zordu. Parantez açmam gerekirse, Edebiyatla aram çok iyidir. Oradan tiyatroya da ilgim olabileceğini keşfettim. Tiyatro yapabileceğim konusunda arkadaşlarımdan da destek alınca bu yolda buldum kendimi. Doktorluk kaldı tabii.
Dediğim gibi Viyana’da tiyatroya başvurdum. 4 yıl okudum. 2019’da Londra’ya gittim. Gittikten 5 ay sonra pandemi başladı. Oyunculuk okulunu yeni bitirmişim ve arkasından pandemi gelince bir şey yapamıyorsun ne yazık ki. Önünü göremiyorsun. Sonrasında Marsilya’ya taşındım. İki buçuk yıldır Marsilya’da yaşıyorum. Marsilya daha küçük ve bir nebze daha kolay bir şehir. Fakat menajerim Londra’da.
Tunahan’la tanışmamıza gelirsek, Tunahan beni buldu. Pandemi dönemiydi. Ben Londra’da yaşıyordum. Bir gün Instagram açtım. Bir mesaj geldi Tunahan’dan, oradan iletişim kurduk. Tunahan benden audition istedi. Senaryodan birkaç sahne canlandırdım. Sonrasında da bu serüven başlamış oldu.
Oyunculuktan memnun musun? “Neden doktor olmadım” diyor musun? İlerisi için planların neler?
Yok demiyorum aslında. Memnunum seviyorum oyunculuğu. Derinliği olan filmlerde oynamak istiyorum. Bu filme mesela o derinliği sezdiğim için evet dedim. Tunahan’ın bir tarzı olduğunu düşünüyorum ve bu filmi bir ilk film olarak çok değerli buluyorum.
Geleceğe dair net projeler yok. Ama sinemaya devam etmek istiyorum. Yine Nasip gibi derinliği olan karakterler oynamak istiyorum.
Nasip karakteri hakkında biraz konuşalım hazır başlamışken. Epey kasvetli, az konuşan biri. Senin gözünde Nasip nasıl biri? Bu role nasıl hazırlandın? Zorluklar nelerdi?
Bir kere gözden kaçırmamamız gereken bir şey var. Nasip öncelikle hasta bir adam. Bu hastalığını iyileştirememiş bir şekilde. Hastalığına bir çare aramış ama başaramamış. Bir yandan da fakir bir adam. Ama baktığınızda da katil sonuçta.
Senaryoda karakteri gördüm ve yoğun düşünmeye başladım. Bu adam ne yer ne içer nasıl bir ruh halinde olur epey düşündüm. Nasip intihara meyilli ve o yolda sonuçta. Bunun içine girmek epey zor tabii. Nasip için ölüm bir şey ifade etmiyor o konuyu aşmış bir adam. Vicdan azabı çekiyor. Bunu anlamaya çalıştım.
Mekandaki o ıssızlık, yorucu bir şeydi. Filmi ilk kez izledim ve benim için, yani o mekânda bulunmuş birisi olarak, filmin görüntüsünün ayrı karamsar bir ruhu var. Orada yoğun bir ruh halinin içindeydim. İntihara giden bir adam için o karanlık gerekli zaten. Zihnimde onu oynayarak yaşadım. İntiharı düşünerek kazanmaya çalıştım o ruh halini. Karakter filmde gülümsediğinde bile ölümü düşünüyor aslında. Gideceği yeri düşünerek gülüyor.
En zorladığın yerler nerelerdi? Ve sahne olarak hangi sahneydi?
Nasip filmde epey eski bir motor kullanıyor. Ben hayatımda motor kullanmadım. Onu hemen öğrenip adapte olmam gerekiyordu. Zordu ama eğlenceliydi. Üç günde hemen motor biniyor oldum. Sert ve eski bir Rus motoru epey vücut ağrısı yaşattı kullanırken.
En zor sahne de çıplak uyandığım sahneydi sanırım. Çekimi de oyunculuğu da zordu. Tunahan da iyi iş çıkardı. Epey güzel bir görüntü çıktı. Fakat bu sahneyi çekip bitirdikten sonra çok güldük.
En sevdiğin sahne hangisiydi?
Filmde ayağı bağlı halde tuvalete gidemediği bir sahnede pet şişeye işiyordu. O sahne. Benim için iyi bir görüntü vardı orada. O sahnede ayakta işerken arkasından oğlunun gelmesi benim için izlemesi güzel bir sahneydi.
Benzin istasyonunda farklı stilde danslar da ettim. Ama en son onda karar kılındı. Farklı tarzlarda deneysel danslar yaptım iki üç versiyonu vardı. Klasik tarzdaki oldu sonra, ben de merak ediyordum hangisini alacak Tunahan acaba diye.
Nasip’in tarzı enteresan kısa pantolon kravat belinde ip nasıl ortaya çıktı bu tarz? Yönetmenle birlikte mi gelişti? Sen neler kattın görsel açıdan?
Nasip çocuğuna bakıcı bulmaya çalışıyor sonuçta bu yüzden de temiz bir profil çizmeye çalışıyor. Kıyafet olarak ben günlük hayatımda da kısa paça pantolon giyiyorum. Kendi tarzımdan bir şeyler var. Kravat senaryoda vardı zaten. Nihayetinde aktif bir iş yeri olmasa da bekçi gibi görünse de Nasip aslında oranın müdürü. İlk kez bir ana karakteri oynuyorum bunun sorumluluğu da var. Boğuk ve yuvarlıyor gibi konuşuyor karakterin özelliği bu gibi hissettim ben. Öyle oynamayı tercih ettim. Yönetmenin istedikleri ve kendi yarattığım şeyler buluşunca böyle