Gecenin karanlığında, ormanın derinliklerinde dolaşan ayak sesleri sessizliği yırtıyordu. Makineli tüfeklerin ve bombaların yankılanan çığlıkları, Vietnam topraklarını kana ve acıya boyamıştı. Savaşın ateşi ile tutuşan askerler adeta kesişen bir sahne gibi kahramanlıkla acımasızlık arasında sıkışıp kalan insanların hikâyesini yansıtıyordu. Vietnam Savaşı, bir dönemin karanlık gölgelerinin toplumu sardığı, umutların ve travmaların birbirine karıştığı bir döneme işaret ediyordu. Bu yazımda tarihin en vahşi savaşlarından biri olan Vietnam Savaşı’nın yankılarını en etkileyici şekilde yansıtan filmler aracılığıyla bu tarihi olayı yeniden yaşayacak, sarsıcı anılarını unutmamış insanların gözünden bir yolculuğa çıkacağız.
Karanlığın İçinden Yükselen Şiddet: Apocalypse Now
Vietnam Savaşı’nı konu edinen ilk filmlerden biri olan Apocalypse Now, bu kategoride ele alabileceğimiz en iyi film belki de… Francis Ford Coppola gibi kült filmlerin unutulmaz yönetmenlerinden biri tarafından çekilen bu film, Joseph Conrad’ın “Karanlığın Yüreği” adlı romanından esinlenerek Vietnam Savaşı döneminde geçen bir hikâyeyi anlatır.
Film, Yüzbaşı Benjamin L. Willard’ın (Martin Sheen) görevlendirildiği tehlikeli bir operasyonu konu alır. Willard, askeri yetkililer tarafından isyancı bir Albay olan Walter E. Kurtz’un (Marlon Brando) yönettiği gizli bir ordu birliğini bulmak ve öldürmekle görevlendirilir. Willard, yolculuğu boyunca Vietnam’ın dehşetlerine tanık olur, çeşitli karakterlerle etkileşimde bulunur ve savaşın insan psikolojisi üzerindeki etkisini deneyimler. Film, Willard’ın karanlık bir nehir boyunca ilerlerken, savaşın şiddeti, delilik, ahlaki çöküntü ve insanlığın içsel çatışmalarıyla yüzleşmesini gösterir.
Apocalypse Now’u benim için özel kılan detayların başında gerçekçilik geliyor. Eğer Final Cut versiyonunu izlerseniz -ki bunu öneririm- filmin her dakikasında kendinizi savaşın insanları ne hâle getirdiğini anlamak konusunda tatmin edebilirsiniz. Filmin atmosferi Vietnam ormanlarının karmaşık ve tehditkâr havasını harika bir şekilde yansıtıyor. Çatışma sahnelerinin tamamında yaşanan hareketlik, o yıllara kadar yapılmış olan savaş filmleri içerisindeki durağan yapının son bulması nedeniyle de filmi kendi kategorisinde ön plana çıkarıyor.
“Apocalypse Now”, kahramanlığı veya bir askerin yiğitliğini değil; aksine savaşın psikolojik ve ahlaki sorunlarını vurgular. Savaşın bir insanın psikolojisini ne hâle getirdiği, savaşan askerlerin kendi ahlaki sınırlarını zorlamasını ve savaşın ardındaki çılgınlığı betimler. Bunda oyuncu performanslarının da öneminin oldukça fazla olduğunu söyleyebiliriz. Marlon Brando’nun Albay Kurtz rolündeki etkileyici performansı, Martin Sheen’in Yüzbaşı Willard olarak kendine has yorumu ve diğer oyuncuların güçlü karakterizasyonları, filmi izleyici için çok daha etkileyici kılar.
Born on the Fourth of July: Amerikan Rüyasının Kırılganlığı
Sıradaki filmimiz Born on the Fourth of July (Doğum Günü Dört Temmuz). Ron Kovic’in aynı adlı romanından uyarlanan 1989 yapımı bu film, Amerikan rüyasının idealleri ile gerçek hayat arasındaki çelişkili deneyimlerini vurguladığı için böyle bir ara başlık kullanma ihtiyacı hissettim.
Film, Vietnam Savaşı döneminde Amerikalı bir askerin gerçek yaşam hikâyesini konu edinir. Ron Kovic (Tom Cruise), Amerikan rüyasının bir parçası olarak büyüyen bir gençken, askeri hizmete gönüllü olarak katılır ve Vietnam’a gönderilir. Ancak savaşta yaşadığı bir olay sonucu felç olur ve hayatı tamamen değişir. Ron, ülkesine döndükten sonra savaşın getirdiği fiziksel ve duygusal travmalarla mücadele etmek zorunda kalır.
Film boyunca kendinizi Ron’un yerine koyduğunuzda savaş sonrası hayatın zorlu sürecini, savaş karşıtı bir aktivist olma yolculuğunu ve kendi kimliğini yeniden keşfetme çabalarını beraberce yaşayabiliyorsunuz. Born on the Fourth of July’yi öne çıkaran özelliklerinin başında savaşın gerçek yüzünün Amerikan cephesinde nasıl görüldüğünün tarafsız bir şekilde işlenmesi gelir. Film, savaşın insan psikolojisi, vatandaşlık, aidiyet ve savaş sonrası toplumun tepkileri gibi temaları ele alarak, insanlık ve vicdan arayışı üzerine derinlemesine bir portre sunar.
Film sinematografik olarak da izleyicisini tatmin eder. Bu filmden üç yıl önce yine Vietnam Savaşı’nı konu eden “Platoon” filmi ile kariyerine önemli bir basamak ekleyen filmin yönetmeni Oliver Stone, bu filmde Platoon filminden daha farklı şekilde savaşın iç yüzünün Amerika’daki yansımasını konu edinir. Kullanılan renk paleti, ışıklandırma, mekân ve karakter tasarımı gibi birçok detay, filmde kendini başkarakter Ron Kovic’in iç dünyasına girmenize yardımcı olacak şekilde düzenlenmiştir.
Full Metal Jacket: Savaşın İnsanlığa Etkisi ve İnsan Psikolojisi Üzerine Bir Portre
Savaşın insanları ne hâle getirdiğini anlamak için başvurabileceğiniz yegâne filmlerden biri şüphesiz ki Full Metal Jacket’dir. Bu filmi diğer Vietnam Savaşı temalı filmlerden ayıran detay savaş dönemindeki askeri eğitim sürecini ele almasıdır. Dünyaca ünlü yönetmen Stanley Kubrick’in yönettiği filmde savaşın dehşetini ve askerlerin ruhsal çöküntüsünü anlatmak için sert ve rahatsız edici bir dil kullanılmıştır.
Filmi iki parçaya ayırabiliriz. İlk parça “Temel Eğitim” bölümüdür. Bu bölüm askeri disiplini ve savaşın insanlardaki dönüşümünü gösteren güçlü bir anlatıya sahiptir. “Hue Şehri Savaşı” bölümünde ise bir askerin nasıl değiştiği en gerçekçi anlatımla izleyiciye aktarılır. Film bize bunu anlatırken James T. “Joker” Davis adındaki bir gazetecinin gözünden, savaşın vahşetini, insanlık dışı şiddeti ve moral çöküntüsünü kullanır. Full Metal Jacket, Vietnam Savaşı filmleri arasında benzersiz bir yer tutar çünkü savaşın farklı bir aşamasına, yani askeri eğitim sürecine odaklanır. Bu, savaşın sadece siperlerde veya savaş alanlarında yaşanan bir deneyim olmadığını, aynı zamanda askerlerin eğitim sürecindeki travmaları ve psikolojik etkilerini de vurgular.
Bonus: Taxi Driver
Başlığı görünce birçoğunuzun “Taxi Driver Vietnam Savaşı temalı bir film değil” diye düşündüğünü biliyorum; ancak doğrudan olmasa da, Taxi Driver, savaş sonrası toplumun ve bireyin yalnızlığı, yabancılaşması ve şiddete yönelişi gibi konuları dolaylı olarak ele alması nedeniyle bu listede “bonus” olabilecek filmler arasında yer alabilir. Travis Bickle karakteri, Vietnam Savaşı’ndan dönen bir gazinin hikâyesini temsil ederken, savaşın kendisi veya Vietnam Savaşı teması filmin ana odak noktası değildir. Bunun yerine, Travis’in savaş sonrası travmaları, toplumda hissettiği yabancılaşma ve içsel çatışmaları, şiddete yönelme eğilimi gibi konular üzerinde yoğunlaşır.
Bu Ne İlk Ne de Son…
Sinema, Vietnam Savaşı’nın yıkımını ve etkilerini anlatarak, izleyicilere unutulmaz hikâyeler sunmuştur. Vietnam Savaşı temalı filmler, savaşın fiziksel ve psikolojik yıkıcılığını derinden hissettirirken, aynı zamanda insanlığın umut dolu direnişini ve dayanıklılığını da gözler önüne serer. Bu filmler, savaşın trajedisiyle birlikte savaşanların cesaretini, insanların kaybedilenleriyle yüzleşmesini ve insanlık değerlerine olan bağlılığını anlatır. Vietnam Savaşı temalı bu özel film listesi, izleyicileri, insanlık hikâyeleri ve savaşın yıkıcı sonuçları üzerine düşünmeye teşvik etmektedir. Bu filmler, sadece bir döneme ait değil, aynı zamanda savaşın evrensel etkilerini anlamak için de birer ayna niteliği taşımaktadır.
Son olarak, unutmadan şunu da eklemeliyiz ki Vietnam Savaşı, tarihteki ne ilk ne de son savaştır. Sinemanın gücünü kullanarak savaşın yarattığı yıkımı ve buhranları yansıtma görevi ise hâlâ aynı işlevselliği ve önemiyle devam etmektedir. Bu filmler, insanlığın acı dolu derslerini hatırlatmanın yanı sıra, gelecek nesillerin savaşın dehşetlerini anlaması ve barışa yönelik çabaları desteklemesi için birer kılavuz niteliği taşımaktadır. Sinema, insanlığın hikâyelerini aktarmak ve savaşın yıkıcı etkilerini göstermek için güçlü bir araç olmaya devam edecektir.