Hakkında bulunulan bir kehanetten dolayı henüz bir bebekken dağlarda ölüme terk edilen Oedipus’un bulunup evlat edinilmesiyle birlikte Oedipus, hakkındaki kehaneti öğrenir. Kehanetten kaçmak amacıyla aslında gerçek anne babasının yaşadığı Thebai şehrine yol almasıyla başlar kehanet kendini gerçekleştirmeye. Kehanet şudur ki Oedipus büyüyecek ve ilerde babasını öldürüp annesiyle evlenecektir. Gerçek babasını bilmeden öldüren Oedipus, Sfenks ’in bilmecesini de bilince ölen kralın yerine geçer ve annesiyle evlenir. Thebai şehrindeki salgına neden olan şeyi araştırdıkça en sonunda kendi kaderini öğrenip kendini kör edecektir. [1]
İlerleyen dönemlerde Freud, bu durumu ele alır ve Oedipus Kompleksi adlı teorisini öne sürer. “Freud’un iyi bilinen psikanalitik teorisine göre, çocuklar fallik dönemlerinde (3- 5 yaş arasındaki dönem) karşı cinsten olan ebeveyni kendine yakın görürken, kendi cinsinden olan ebeveyne karşı ise bir nevi kıskançlık ve nefret hisleri geliştirirler. Freud bu teoriye ödipal kompleks adını verir (Akmaz).” [2]
“Ödipal karmaşa ataerkil toplumlarda lanetlenir, çünkü Oedipus aslında babasını öldürerek ataerkil düzene başkaldırmıştır. Oedipus annesinden ayrılamayacak derecede ona bağlıdır, bu nedenle de ataerkil düzene uymayan bir kişiliktir. O, ataerkil düzenin kahramanlık anlayışına ters düşmektedir. Büyük krallar, şanlı kahramanlar bu konumlarını elde edebilmek için anneyi bertaraf etmek zorundadırlar. (Salman)” [3]
Ayrıca Freud Rüyaların Yorumu adlı kitabında rüyalarda görülen neredeyse her şeyin altında cinsellikle ilgili bir bağlantı aranmasını önermektedir ve Freud’a göre rüyada görülen nesnelerin neredeyse tümü fallik sembol veya vajinal sembollerden oluşmaktadır[4]. Bu simgelemeler film yönetmenleri tarafından filmlerde çokça kullanılmıştır.
Titane filmini eşsiz kılan ise ele aldığı konu değil ele alış biçimidir diyebiliriz. Ataerkil sistem eleştirisi birçok yönetmen tarafından ele alınmış olmakla birlikte Freud’un teorileri ile harmanlanarak ortaya çıkarılmış bu film ataerkil sistem eleştirisine bambaşka bir soluk kazandırmıştır.
Titane, çocukken babasıyla birlikte bir araba kazası geçiren ve kazanın sonucunda kafasına titanyum plaka yerleştirilen Alexia’nın hikayesini konu alır.
Yazının buradan sonrası spoıler içermektedir!
Filmin ilk sahnesinden Alexia’nın babasının ilgisiz olduğunu anlarız. Babasıyla arabada olan Alexia’nın araba yolculuğu kazayla sonuçlanır. Hastaneye kaldırılan küçük Alexia’nın kafasına titanyum plaka yerleştirilir. Alexia büyüdüğünde ise Alexia’nın arabaların önünde yaptığı dansı izleriz. Seyirciye ilk şaşırtan sahne ise Alexia’ya asılan bir erkeğin kulağına, saçındaki topuz çubuğunu sokarak etkisiz hale getirmesi olur. İlk defa bu sahnede tokayı Alexia’nın suç aleti olarak görsek de film boyunca topuz çubuğunun Alexia’nın ellerinde suç aletine dönüşmesini izleriz.
Titanyum, araba ve topuz çubuğu gerek işlevleri gerek şekilleri bakımından fallik semboller olarak karşımıza çıkar (Freud). Bunu Freud’un bahsettiği “penise imrenme” durumu olarak da görebiliriz. Erken yaşlarda kafasına takılan titanyum plaka Alexia’nın kafasına maskülenlik yerleştirdiği gibi topuz çubuğu da Alexia’nın penisi işlevini görür adeta.
Titane bu sembolleri ileri götürerek Alexia’nın arabasıyla sevişmesini ve hamile kalmasını izletir bize. Arabanın fallik sembol olduğunu unutmamalıyız (Freud). Cinsellik bilinçaltının bir şekilde bilinç düzeyine ulaşmasıdır ve ödipal karmaşası çözümlememiş olan Alexia, arabayla ilişkisi yoluyla kendini tatmin eder. Ödipal karmaşa bir baba figürüne değil de onun yerine fallik figürlere yöneltilmiştir. Bu yönden filmde post-hümanizmin etkilerini de görmek mümkündür.
Hamile kaldığını öğrenince ise suç aleti olan topuz çubuğuyla bu sefer de karnındaki çocuğunu öldürmeye kalkışır. Fakat filmin sonunda göreceğimiz gelecek olan şey, ne Alexia’nın saç çubuğuyla ne de her gün beline sımsıkı sardığı sargı beziyle ölmeyecek kadar güçlüdür.
Sevgisiz bir ortamda büyümüş olan Alexia ailesi de içindeyken evi ateşe verip ortadan kaybolur. Hatta kendisi hakkında arama haberlerini gören ve hali hazırda feminenliğinin üstünü gittikçe kapatan Alexia farklı bir arananın kimliğine bürünür. Böylelikle Alexia, en sonunda eril kimliğine (Adrien) kavuşur.
Fakat gittikçe daha da maskülenleşen tek kişi Alexia değildir. Alexia’nın itfaiyeci olan babası da protein tozlarıyla iş yerinde, “gerçek” olmadığını içten içe bildiği “baba” rolüyle ev ortamında da maskülenliğine maskülenlik katar ve kendi otoritesini kurar. İki karakterimizin de sosyal hayatlarına tutunabilmek için kendilerini daha da maskülen bir biçime sokmak zorunda kalmaları veya bırakılmaları seyirci olarak bizleri şaşırtır ve belki de bizlere bir mesaj verir. Sistemin içinde kalma, sistemin içindekilerin ne kadar maskülen olduğuna bağlıdır ve bu sistemden elenmeleri an meselesidir.
Feminenliğinin üstüne artık tamamen bir çizgi çekmiş olan Alexia’nın hırçın duygu durumları da aynı şekilde törpülenmeye başlar babası tarafından. Uysallaşır Alexia. Alexia, kadın kimliğindeyken ilgi göremediği babasını öldürür ve erkek kimliğindeyken kendiyle ilgilenen babasının oğlunun yerini alır ve gerçek oğlunu da oyun dışı (sistem dışı) etmiş olur bu şekilde. Babası olmadığını bildiği babasına boyun eğer ve onun boyunduruğu altına girer. İlk başta Alexia için tek çıkış yolu budur fakat ilerledikçe Alexia’nın Vincent’la duygusal bir bağ kurduğunu anlarız.
Kadın kimliğindeyken kendini fallik sembol olan saç çubuğuyla “tamamlayan”, hırçın Alexia Oedipus kompleksle babasını öldürür çünkü üst erkten istediğini alamaz. Fakat erkek kimliğindeyken fallik sembolü (topuz çubuğu) babası tarafından elinden alınır. Alexia erkliğini de hırçınlığını da kaybedip birinin emirleri altına girmiş olur. Yine erken yaşlarda çözümlenmemiş Oedipus kompleksi Vincent’la olan ilişkisi yoluyla çözülmeye başlar.
Filmin sonunda ise kadın, kendi üstüne düşen son “doğurma görevini” tamamlayarak hayata veda eder (elenir). Doğan çocuğun görünümünde farklılık vardır. Nihayetinde genlerini oluşturan kişilerden biri erkek değil fallik semboldür (araba). Maskülenlikten anladığımızın maskülenlikle ne kadar alakası varsa arabanın da biyolojik olarak baba olmaıyla arasında o kadar alaka vardır. Yani zamanla değişmiş bir maskülen veya “maskülenlik”ten anlaşılan…
Bu fallik sembollerin bolluğu ve bu sembollerin Fransız Aşırıcılığını benimseyen bir gerilim filminde kullanması seyirciye patriarkal sistemin erkekten çok farklı ve ayrı bir yerde tutulduğunu gösterir bizlere. Patriarkal sistem erkeklerden ayrı tutulur ve her iki cinsiyete de zarar verdiğini ve herhangi bir çözüm sunmadığını izleriz aslında film boyunca. Bu sistemin getirileri ise doğan çocuk kadar ürkütücü olacaktır ve yeni canavarları yaratacaktır. Peki sorun canavarda mıdır yoksa bu canavarı yaratan sistemde midir?
Kaynakça
Akmaz, G. (2017). Gaṇeşa, Oidipus ve Sinhabahu Hint, Yunan ve Sri Lanka Mitolojilerinde Ödipal Kompleks Örneklemeleri. Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 4 (1), 43-55. Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/deuefad/issue/34997/388287
Ducournau, Julia. Titane, 2021.
Freud, Sigmund. Rüyaların Yorumu (Tam Metin), Çev. Dilman Muradoğlu, 7. Baskı: Say Yayınları, 2020.
Salman, S. (2018). Psikanalitik Yaklaşım Açısından Baba-Oğul İlişkisi: Gişe
Memuru ve Beş Vakit Filmleri. SineFilozofi, 3 (5), 145-159. DOI:
10.31122/sinefilozofi.354020
Sophokles, Kral
Oidipus, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Hasan Ali Yücel Klasikleri, Çev:
Bedrettin Tuncel, XV. Basım, Temmuz, 2019 İstanbul.
[1] Kral Oedipus
[2] Akmaz
[3] Salman
[4] Rüyaların yorumu