Gaspar Noe’nin son filmi Lux Aeterna uzun bir aradan sonra tekrar vizyondaydı! Pandemi sürecinde yeterince gösterilme imkanı bulamayan film sinemaların yeniden açılmasıyla Türkiye’de geçtiğimiz aylarda yeniden vizyona girdi. Orta metraj çekilen filmin Gaspar Noe’nin filmografisinde nerede durduğuna yönetmenin kendi yorumlarını da kaynak alarak daha yakından bakalım.
Gaspar’da neler değişti?
Noe Lux Aeterna ile ilk defa sinemanın kendisine bakışlarını çeviriyor. Önceki filmlerinde göremediğimiz bir özellik olarak karşımıza çıkan bu nokta Noe’yi sevenler için de onun sinemaya bakışını görmek açısından önem arz ediyor. Lux Aeterna sinema dünyasının arka bahçesinden kaynağını alan bir film. Çekimlerin kötüye gittiği bir set ortamını kaynak olarak kullanıyor. Öte yandan filmde sinema tarihine verilen çokça referans da bulunuyor. Noe’nin önceki filmlerinde görmediğimiz içe dönük bu bakış sayesinde, sinemanın kendisini, tarihini ve yapım aşamalarını içeriden bir gözle görme imkanını yakalıyoruz. Şüphesiz bu özellik filmin etkileyiciliğini arttırmakla kalmıyor sinemanın her aşamasını seven izleyicileri de kendine çekiyor.
Filmde dikkat çeken bir diğer nokta Noe’nin uzun zaman sonra, özellikle son uzun metraj filmleri Love, Climax ve Enter The Void’in ardından bu sefer sektörde çok tanınan oyuncularıyla çalışmayı tercih etmesi. Beatrice Dalle ve Charlotte Gainsbourg gibi iki önemli oyuncu filmin iki kadın baş karakterlerini canlandırıyorlar. Aslında kendilerini canlandırıyorlar da diyebiliriz. Noe bu iki oyuncu için farklı şartlar altında farklı bir karşılaşma hikayesi yazmış. Filmdeki performanslarının doğallığındaki önemli etkenlerden biri de bu iki oyuncu arasındaki dinamik paslaşmalar.
Öte yandan film Noe’nin tarzına aşina olan izleyicinin ilk bakışta ayırt edeceği özellikleri barındırıyor. Işık ve sesi kendine has ürettiği dille kullanan Noe özellikle yanıp sönen neon ışıklara maruz bıraktığı seyircisinin bu sefer bu ışığın içinde gözleri kamaşana kadar kaybolmasını istiyor.
Filmin diğer bir özelliği ise orta metraj olması. Yaklaşık 50 dakika süren film genellikle uzun metraj filmlerine aşina olduğumuz Noe için bir farklılık oluşturmuş. Son olarak filmin en dikkat çeken noktalarından biri sıklıkla bölünmüş ekran kullanılması. Öyle ki izleyici için bazı noktalarda filmin takibini zora sokan bir detay olarak karşımıza çıkıyor. Noe ise her zamanki gibi seyirciyi zorlamayı ve sınamayı seven bir yönetmen olduğunu gösteriyor.
Sette neler oluyor?
Yazının buradan sonraki kısmı filmi izlememiş okuyucularımız için spoiler içermektedir.
Bir sette işler ne kadar ters gidebilir? Bu sorunun cevabı ve daha fazlasını Noe filminde izleyiciyi sıkça yer verdiği ses ve ışık kullanımıyla etkileyen bir görsel düzende kurguluyor. İlk filmini yöneten deneyimli oyuncu Beatrix yönetmen koltuğunda zor anlar yaşıyor. Beatrix’in arkasından setin “güçlü” erkek karakterleri tarafından adeta bir cadı avı başlatıldığını görüyoruz. Beatrix hikayesini anlatmak istediği cadı avının bir kurbanı haline gelmiş durumda.
Öte yandan filmin kadın başrolü Charlottte’un ise baş etmeye çalıştığı birçok şey var. Hem bir anne hem de yoğun iş temposuyla çalışan bir kadın olarak çalışma ortamında karşılaştığı zorlukları görüyoruz. Setin kaotik ortamında makyajdan kostüme koşmaya çalışırken bir yandan genç ve iştahlı bir yönetmen adayı tarafından filminde oynaması için tacize varan ısrarlarla karşılaşıyor bir yandan ise sete nasıl girebildiği bile muğlak olan gazetecilerden kaçmaya çalışıyor.
İlk bakışta Lux Aeterna iki kadın karakterin yaşadıklarına bakılarak feminist bir okumayla incelenebilir. Charlotte rahatsız olup çarmıha gerildiği sahneden çıkmaya çalışmasına rağmen onun gerçek çırpınışlarını filmde kullanmak isteyen ve filmdeki gerçekçilik için anın gerçeğini görmezden geren görüntü yönetmeninin vurdumduymazlığı bile bize bu konuda çok şey söylüyor.
Günün sonunda Lux Aeterna birçok okumaya açık ve çok fazla malzeme barındırıyor. Ancak bu yorumların da üzerinde yönetmenin film hakkındaki sorulara cevaplarına daha yakından bakmak filmi daha iyi anlamak açısından faydalı olacaktır.
Gaspar Ne Diyor?
Lux Aeterna açılışını 2019 Cannes Film Festivali’nde yapmıştı. Yönetmen ve oyuncuların katıldığı basın toplantısında Noe filmle ilgili birçok soruyu cevaplamıştı. Filme daha yakından bakmamızı sağlayacak bu sohbetin bazı detaylarını paylaşalım.
Noe’ye filmin fikrinin nereden çıktığı sorulduğunda aslında ilk etapta dinler tarihi üzerine bir şeyler yapmak istediğinden bahsediyor. Korku ögeleri barındıran bir film canlanmış kafasında. Sonuçta ise ironik bir şekilde komedi ögeleri içeren bir filmle karşılaşmış.
Filmin aslında set ortamında kadınların yaşadığı zorluklara odaklanmasının filme feminist bir bakış açısı kattığı görüşü soruluyor Noe’ye. O ise feminist bir güdüyle yola çıkmadığını hatta bu yorumlara şaşırdığını belirtiyor. Filmdeki erkekler kaba ve kötü huylu diye filminin feminist algılandığını iddia ediyor.
İki kadın başrolün şarap içerek şöminenin önünde oturup sohbet ettiği uzun planda oyuncuların yüzlerinden akan yorgunluk kendini belli ediyor ve sahneye gerçekçilik katıyordu. Noe bu etkiyi yakalamak için oyuncularını akşama kadar boş işlerle yorduğunu asıl kaydı ise onların en bitkin oldukları anda aldığını söylüyor.
Bölünmüş ekran kullanmayı neden tercih ettiğinin ise çok pratik bir açıklaması var. Birçok kamerayla farklı açılardan çekilen film sonunda kullanılmayan birçok görüntü ortaya çıkarmış. Noe ise bu materyalleri de kullanmak istediği için böyle bir çözüm bulmuş. Sonuçta filmi alımlayan izleyici tarafından farklı bir sinemasal deneyim sunan bu yaklaşımın pratik nedenlerden kaynaklandığını düşünmek ilginç. Yönetmenin niyeti ile ortaya çıkan sonuç arasındaki farklılık ve filmin izleyen tarafından farklı algılanma biçimleri yaratabilmesi de sinemanın bir büyüsü.
Sonuç olarak Noe oyuncularıyla kurduğu ilişkilerden filmin kurgu aşamasına kadar yaptığı seçimlerle yine sinema camiasında kendine has bir noktada durmayı başarıyor. Filmin eğlenceli ve izlenebilir olmasının tek yolunun film çekimi sırasında yaşanan eğlenceden ve oyuncularla kurduğu dinamikten kaynaklandığını söylüyor. Doğaçlamaya sık sık yer vererek oyuncularını kesin kurallarla sıkmayan Noe asıl hazinenin işin yapım aşamasındaki eğlencede yattığına inandığını belirtiyor.
Noe’nin Lux Aeterna’sı yönetmeni sevenler için kıymetli ve mutlaka görülmesi gereken bir noktada duruyor. Noe’yle ilk defa tanışacaklar için çok ideal bir noktada durmuyor olsa da farklı bir sinema deneyimi yaşamak isteyen her izleyicinin görmesi gereken bir yapım.
Cannes basın toplantısına daha yakından bakmak isteyen okuyucularımız için link: