Balkanlar 1789’daki Fransız Devrimi’nin en önemli getirileri olan, özgürlük, eşitlik, adalet gibi olgulardan çok milliyetçilik olgusundan etkilenmiştir. Fransız Devrimi’nin yaşandığı dönemde Balkan toprakları ve balkanlarda yaşayan halklar Osmanlı Devleti’nin himayesi altındaydı. Yükselen milliyetçilik Osmanlı himayesindeki halkların özgürleşme fikrini gözle görülür hale getirdi ve Osmanlı Devleti’nden bir bir ayrılışlar başlamıştı. Balkanlarda yaşayan halklar, Slav Halkları olarak da adlandırılır halkların aynı kökenden gelmiş olsalar da zaman içerisinde ayrışmışlardı. Fransız Devriminin getirmiş olduğu milliyetçilik olgusu Balkanlarda yeni bir hal alarak “Etnik Milliyetçilik” olarak ortaya çıkmıştır. Yugoslavya devleti himayesinde bu etnik milliyetçilik olgusu bastırılmaya çalışılsa da Slav hakları en sonunda tek tek Yugoslavya’dan ayrılmış ve kendi devletlerini kurmuşlardır. Tarih sayfalarında üç kez kurulan bir Yugoslavya bulunmaktadır. Bunların ilki 1 Aralık 1918 tarihinde, ikincisi ise 1943 yılında partizanlar tarafında Tito önderliğinde kurulurken üçüncü Yugoslavya ise 1990 yılından sonra parçalanmaya başlamasından sonra iki devlet (Sırbistan ve Karadağ) tarafından sürdürülmeye devam edilen Yugoslavya’dır. Kurulan üç bu Yugoslavya devletinin geçirdiği dönüşümleri, değişimleri, sosyolojik ve siyasal süreçlerini bu dönemlere ayrı ayrı ışık tutan “Kim Şarkı Söylüyor Orada?” (1980), “Beşinci Taarruz” (1973) ve “Tarafsız Bölge” (2001) filmleri çerçevesinde inceleyeceğiz.
Yugoslavya Sineması
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra neredeyse her ülke, sinemanın gücünü görmüş ve bu doğrultuda sinemayı destekleyen çalışmalar ortaya koymuştur. Eski Yugoslavya’nın 40 yılı aşan varlığında da sinema önemli bir yer tutmuştur. Özellikle Sovyet sineması propaganda sineması için önemli bir rol modeli olmuştur. Rusya’da yaşanan 1917 Ekim Devrimi, tüm dünyaya sesini sinema ile duyurmuştur. Adolf Hitler, Sovyetlerden sonra sinemanın gücünü fark etmiş ve Almanların yapım şirketi olan UFA’yı propaganda üreten bir film endüstrisine dönüştürmüştür.
Yugoslavya’nın lideri Tito ise sinemaya önem veren liderlerdendi ve sinemayı bir propaganda aracı olarak görmekteydi. Ayrıca Tito’nun fotoğrafa olan merakı ve fotoğraf çekmeyi sevmesi de bunu etkileyen nedenlerden biridir. Yugoslavya’nın öncesinde Slav halklarının sinema ile nasıl tanıştığına baktığımızda ilk olarak 6 Haziran 1896 tarihinde Belgrat’ta yapılan film gösterimi ile başladığı görülür. Bu gösterim bir kahvehanede gerçekleştirilmiştir. Balkanlarda çekilen ilk filmler propaganda amaçlıydı. Osmanlı Devleti hâkimiyetinde olan Balkan topraklarında Osmanlı Devleti’ne karşı bir savaş aracı olarak belgesel filmler çekilmiştir ve bu filmler gösterilmiştir. Bu filmlerde Osmanlı Devleti kötü gösteriliyor ve halka karşısında prestijini yitiriyordu.
Balkanlarda 1896 yılında başlayan sinema serüveni ilk konulu film olan “Karadjordje” ile 1911 yılında devam etmiştir. Bu film, Sırp “İljia Stanojeviç” tarafından çekilmiştir. Fakat bu filmin hiçbir kopyası günümüze ulaşmamıştır. Sinema serüveni 1912 yılında da devam etmiştir. Saviç kardeşler 1912 yılında “Jadna Majka”yı çekmiştir. Balkanlarda film üretimi daha sonraki dönemlerde siyasi bunalımlar nedeni ile olumsuz etkilenmiştir.
1912 yılında başlayan I. Balkan Harbi Balkanlarda film üretimini olumsuz etkileyen olayların başında gelir. I. Balkan Harbi’nin hemen sonrasında başlayan I. Dünya Savaşı, Balkan sinemasını etkilemiştir. Bu dönemler içerisinde az sayıda film üretilirken. Avrupa ülkelerinde bu durum tam tersidir. Çünkü Avrupa ülkeleri olan, Almanya, İtalya ve Fransa çok sayıda propaganda filmi üretmiştir. I. Dünya Savaşı sonra ise yine aynı şekilde Sovyet Rusya propaganda filmlerinin üreticiliğinin ve propaganda sinemasının öncülüğünü yapmıştır. Birçok Avrupa ülkesine sinemanın gücünü göstermiş ve Avrupalı ülkelerde Sovyet Rusya karşısında geri kalmamak adına bu alana önem vermiştir.
Balkanlarda sinemanın I. Dünya Savaşında nasıl devam ettiğine baktığımızda Sırp Ordu Komutanlığına bağlı, film şubesi kurulmuştur. Bu şubenin görevi ise belgesel filmleri göstermek olmuştur. I. Dünya Savaşı bittikten 4 yıl sonra Zagreb şehrinde ilk Yugoslav film okulu kurulmuş ve sinema eğitimi verilmiştir.
Yugoslavya öncesindeki sinemayı savaşlar haricinde etkileyen birkaç neden daha bulunmaktadır. Savaşların bitiminden sonra film okulu açılmış, film üretim merkezi kurulmuş ve yine aynı şekilde film yapım şirketleri kurulmuştur. Sinemanın gelişmesine katkı sağlar niteliklerde gelişmeler olsa da ekonomik, siyasal nedenlerden dolayı sinema tam olarak gelişememiştir. 1920 yılında kurulan “Devlet Film Üretim Merkezi” maddi yetersizlikler yüzünden kapanmıştır.1933 yılında sinema ile ilgi var olan kanun değişmesi ile kanunu baskı ile değiştirenler ise dış dağıtım şirketleridir. Değişen kanun sonucunda ise yerli film üretimi azalmıştır.
1945 yılında yeni Yugoslavya’nın kurulması ile yeni bir sinemanın temelleri de atılmıştır. Kuruluşunun hemen ardından tüm sinema birimlerini tek elde topladı. Sinema ile ilgili çalışmaları “Yugoslav Sinema Komitesi” yürütmüştür. Yugoslavya’nın başkenti Sırplara ait olduğundan Yugoslavya sinemasının da en önemli merkezi Sırbistan olmuştur çekilen birçok film burada çekilmiştir.
Yugoslav sineması Yugoslavya’nın kendisine benzemektedir. Slav halkları aynı kökene sahip olsalar da dini, kültürel ve zihniyet bakımdan farklılık gösterirler. Halklar arasındaki bu farklılıklar halkların sinemalarına da yansımıştır. Yugoslavya yıkılmış olsa da günümüzde hala sinema filmlerinde varlığını sürdürmektedir. Yugoslavya’nın yıkılmasından sonra birçok Slav yönetmen Eski Yugoslavya’yı anlatmaya devam etmiştir.
“Kim Şarkı Söylüyor Orada?” Filmi ile I. Yugoslavya’ya Bakış
“Kim Şarkı Söylüyor Orada?” olarak Türkçe’ye çevrilen “Ko To Tamo Peva” 1980 yılı yapımıdır. Yönetmenliğini ise Slobodan Sijan yapmıştır. Film 1981 yılında Cannes film festivalinde “Un Regtain Regard” bölümünde gösterilmiştir. Film 5 Nisan 1941 yılında başlayan ve 6 Nisan 1941 yılında büyük bir yıkım ile biten bir otobüs yolculuğunu konu edinir, otobüsteki yolcuların tek amacı ise bir an önce Belgrad’a varmaktır. Basit bir otobüs yolcuğu, bir yol hikayesi çevresinde gelişse de, aslında I. Yugoslavya hakkında ve Yugoslavya’nın II. Dünya Savaşı’na girişi hakkında bilgiler verir. “Kim Orada Şarkı Söylüyor” filmi 1980 yılında çekilmiş olsa da I Yugoslavya’yı anlatan ve anlamayı kolaylaştıran, mizahın kara yüzü ile bezenmiş bir filmdir.
Otobüs içerisinde birbirinden farklı insanlar bulunmaktadır. Bu insanların her birinin temsili bulunmaktadır. Bir baba ile oğlunun sahibi olduğu otobüste, bir I. Dünya Savaşı gazisi, Alman hayranlığı olan bir Nazi sempatizanı, filmde komedi unsuru olarak kullanılan bir avcı, hastalık hastası bir adam, sesinin keşfedilmesi için uğraşan bir şarkıcı, yeni evli bir çift ve müzik yapan iki Çingene kardeş bulunmaktadır.
Film içerisinde, yoğunluk ile Alman hayranı olan yolcu ile diğer yolcular arasında çatışmalar medyana gelmektedir ya da Alman hayranı yolcu çatışmaların çıkmasına neden olmaktadır. Alman hayranı yolcu, 1935 yılından 1939 yılına kadar Yugoslavya Krallığı’nın Başbakanlığını yapmış, Milan Stojadinovic’in temsilidir. Filmdeki karakter dış görünüşü ve tavırları ile Milan Stojadinovic’e benzemektedir. Çingene kardeşler, otobüs yolculuğuna katıldıkları zaman, Alman sempatizanı yolcu Çingeneleri kötüleyerek onlar ile yolculuk yapmak istemez ve onları ötekileştirir bununla da sınırlı kalmayarak daha sonra Çingene kardeşleri hırsızlıkla suçlayarak onlara şiddet uygular. Film içerisinde yoğun olarak Nazi Almanya’sına hayranlığını dile getirir ve Almanların gelmesini ve düzen getirmesi gerektiğini belirtir. Bu durum, Alman hayranı yolcunun Yugoslavya içerisindeki Alman hayranlarının temsil ettiğinin göstergesidir.
Otobüs içerisindeki iktidar ise otobüsün sahibi olan Mr. Krstic’dir. İktidar olma durumunun göstergelerine baktığımızda ise kendi kafasına göre mola vermesi, istediği gibi otobüsteki yolcuları indirip bindirmesi, şoförlük yapan oğlunun her dediğini yaptırması, kafası estiğinde bilet kontrolü yapması, biletsiz yolcu almaması gösterilebilir. Mr. Krstic’in en değerli varlığı ise oğludur. Oğlu Belgrad’a yaklaşıldığında orduya alınır ve baba oğlunu orduya teslim etse de bunun ile gururlanır. Belgrad’a geldiklerinde insanlar Belgrad’ı terk eder çünkü artık savaş başlamıştır ve film savaşın başlaması ile son bulur.
“Kim Şarkı Söylüyor Orada?” filminin sonu için yazılan fakat çekilmeyen bir sahne mevcuttur bu sahne, savaşın başlaması ve şehrin bombalanması, bombalanması sırasında ise hayvanat bahçesinin hasar görerek vahşi hayvanların hayvanat bahçesinden kaçışı ile ilgilidir. Bu sahnenin çekilememesinin nedeni ise filmin çekimi sırasında Tito’nun ölmesi ülkede yas ilan edilmesidir. Yas ilan edildiği için İtalya’dan gelecek olacak sirk gelmemiştir. Daha sonraları ise Emir Kusturica “Yeraltı” filminin açılış sahnesinde bu senaryonun çekilemeyen bu kısmına yer vermiştir.
“Beşinci Taarruz” Filmi ile II. Yugoslavya’nın Kuruluşu
“Beşinci Taarruz” filmi 1973 tarihli Yugoslavya yapımı, yönetmenliğini Stipe Delic’in üstlendiği Yugoslav artizanların II. Dünya Savaşındaki en büyük savaşı olan Sutjeska Savaşını konu alan filmdir. Filmde Bosna-Herkes, Alman Nazi güçleri tarafından işgal altındadır. Tito önderliğindeki partizanlar, hem iç hem de dış güçler karşısında savaşmaktadırlar. partizanlar, Karadağ’ın kuzeyindeki Durmitor adlı sert bir dağlık bölgede toplanırlar, partizanların sayısı ise işgal güçlerinin karşısında altıda bir oranındadır. Film tamamen geçmişte yaşanan gerçek olaylara dayanmaktadır ve birçok büyük partizanın vermiş olduğu mücadeleyi anlattığı gibi mücadeleye destek veren halkada değinmiştir. Film Eski Yugoslavya’nın yüksek bütçeli filmidir. Ayrıca 46. Akademi Ödülleri’nde En İyi Yabancı Film için Yugoslavya adına seçilmiştir. Fakat film aday olarak kabul edilmemiştir.
Film partizanları yücelten göstergeler ile bezenmiş bir filmdir ve aynı zamanda milli duygulara değinerek birlik ve beraberlik söylemi içerisinde olan bir yapımdır. Filmin açılış sahnesinde nehirde temizlenen askerler görülür ve beyaz çarşaflar yıkanmış bir kısmı da kuruması için asılmıştır. Bu sahnede askerler ile beyaz ağırlık mizansen içinde askerlerin kutsandığı görülmektedir.
Nazilerin sivil halka yaptığı zulüm ve hoşgörüsüzlük Nazi generallerinin acımasızlığı film içerisinde göze çarpan diğer önemli noktaların başında gelmektedir. Nazi generallerinin “çocuk ve kadınlara dahi” acımayın sözleri ile Nazilerin II. Dünya Savaşı esnasında Yugoslavya halkına yaptığı zulme değinilmiştir bu acımasızlıkların başında da Nazilerin, halkın içtiği suları zehirlemesi gelmektedir. Bir başka sahnede ise bir baba çocuğu için Nazi askerlerinden merhamet ister fakat Nazi askeri acımasızca babanın gözleri önünde çocuğunu öldürür. Daha öncede belirtildiği gibi filmde yoğun bir biçimde Nazilerin Yugoslavya halkına yaptığı zulümler ön plandadır. Filmde Nazilerin sivil halka olan zulmü gösterilirken, partizanların Nazilere karşı olan yapıcı davranışları gösterilmiştir. Bu davranışlar ile partizanlar yüceltilmiştir. Zor durumdaki Nazi askerine yardım eden partizan bu durumun göstergesidir.
Filmde partizanların yüceltilme durumu, partizanların lideri Tito üzerinden de sağlanmıştır. Tito’nun iç ve dış güçler ile aynı anda savaş içinde olması, Alman ordularının büyüklüğü karşısında geri adım atmaması ve partizanlar ile birlikte bir bölgeye sıkışmasına karşın hiçbir zaman umudunu kaybetmemesi ve halkının yanında olduğunu göstermesi önemli noktadır. “Sadece yabancı işgalcilere karşı değil, Alman işbirlikçisi faşist Hırvat şovenizmine, gerek Çetniklerin şovenizmine karşı da mücadele veriyorlardı. Dağlık arazinin avantajlarını kullanarak, sürekli üs ve konum değiştirerek yürüttükleri kurtuluş mücadelesinin meşakkati ve sadece “dış” zorbalarla değil, her biri yerli halklardan birisini veya birkaçını düşmanlaştıran “iç” zorbalara da karşı koymaları, partizanlara büyük kitlesel güç ve saygınlık kazandırdı” (Bora, 2018: 61). Filmde yaşanan bu zorlu mücadele savaşın geçtiği arasız özelinden, geniş planlar ve üst açılar ile gösterilmeye çalışılmıştır. Savaşın ve arazinin zor şartlarına değinilmiştir.
Belki de filmin en önemli söylemi, filmin odaklandığı nokta, film bittikten sonra ki bir yazı ile anlatılmaya çalışmıştır. Filmin sonundaki bu yazı filmin çekilme nedenini ortaya koyar niteliktedir. “Hiç kimse işgal altındayken teslim olmamıştır”. partizanların, II. Yugoslavya kurulmadan önceki mücadelesini, bu mücadelenin nasıl ve hangi şartlarda, hangi düşmanlara karşı yapıldığını ve halkı, halkın topraklarını bir arada tutmaya çalışan Tito ve partizanlarının mücadelesini anlatmıştır.
“Tarafsız Bölge” Film ile Dağılan Yugoslavya ve İç Savaşın İzleri
“Tarafsız Bölge” filmi 2001 yapımı olup Bosna iç savaşını konu almaktadır. Filmin Yönetmenliğini Danis Tanovic yapmıştır. Film yine 2001 yılında Yabancı Dilde En İyi Film Akademi Ödülü’nün sahibi olmuştur. Film Bosna Savaşı’nı ele alırken savaşı mikro düzeyde bir Sırp ile bir Bosnalıya odaklanarak anlatsa da makro düzeyde Yugoslavya’nın dağılışından sonraki savaşa, dünya basının bu savaş bakışını ve BM’nin bu savaş karşısındaki tutumuna değinmiştir. Film 1993 yılında geçmektedir. İki Sırp askeri ile bir Bosnalının, Bosna ile Sırpların arasındaki savaş bölgesindeki tampon bölge de yaşananları ele almaktadır. “Tarafsız Bölge” filmi bağlamında Yugoslavya’nın dağılma sürecinden yaşanan savaş ve savaşın getirdiği kaos ortamı bu ortamdaki askeri güç, medya ve insan ilişkileri ele alınarak çalışma kapsamında incelenecektir.
Bir zamanlar iç içe yaşayan ve aynı halktan olan insanların, oluşturulan tampon bölgede bir araya gelmesi, hayata tutunma çabaları, küçük bir alanda yaşananlar Bosna Savaşı’nın geneli hakkında ve bu savaşa karşı, savaşın içinde olan iki insanın üzerinden, özele inen film, öznel anlatım ile savaşın geneli hakkında bilgi vermektedir. Film boyunca sorulan ve cevabı aranan en önemli soru ise “savaşı kimin başlattığı” sorusu olmuştur. İki düşman kimi zaman birbirleri ile yakınlaşırken kimi zamanda şiddetli çatışmalara girmiştir. Savaşı kimin başlattığı sorusu iki düşmanın birbirinden çok savaşı başlatanlara yönelttiği bir sorudur. Film boyunca yaşanan siyasi, askeri durumlar dile getirilirken bu durumlar aynı zamanda sorgulanmaya gidilmiştir.
Film içerisinde düşmanlar arasında silahlı olma ve silahsız olma halleri mevcuttur. Silahlar filmde birçok kere el değiştirmiştir. Bu el değiştiren silah gücün sembolleşmiş biçimi olarak filmde görülür. Silah kimde ise söz sahibidir. Silaha sahip olan silahsız olanı yönlendirir ve gücü elinde tutar ayrıca silahın kendisinde olduğunu ve silahtan gelen gücü de vurgulamayı unutmaz. Filmin bir sahnesinde iki askerinde eline silah geçer ve yine silah ve güç ekseninde “işte şimdi eşitsiz” repliği ile bu durum, silahın güç sembolü olma hali vurgulanır.
Tampon bölgedeki siperde Bosnalı bir askerin altına mayın koyulmuş ve ölüme terk edilmiştir. İki düşman asker bu durumu çözmek adına iş birliği yaparlar. Filmin bu kısmında devreye dış güçler, daha doğrusu savaşa tanıklık eden üçüncü şahıslar görülür. Birleşmiş Milletlere bağlı “Fransız Barış Güçleri” filmin bu noktasında devreye girer. Başta askeri kurtarmaktan vazgeçseler de daha sonra askeri kurtarmak için seferber olur. Fransız askerler ile siperdeki askerler arasındaki önemli sorun “iletişim sorunu” dur. Filmde üzerinde durulan bir nokta ise budur.
Slav halkları çok uzun bir süre bir arada birlik ve beraberlik içinde yaşamışlardır. Filmde değinilen bir noktada, Slav halklarının bir yaşadığı ve yaşanmışlıklarıdır. Bosnalı askerin bir zamanlar Sırp bir sevgilisi vardır. Sırp asker ile aralarında geçen bir konuşmada bir zamanlar Sırp askerin, Bosnalı askerin sevgilisi ile aynı okulda okuduğu ve arkadaş olduklarını öğreniriz. Bu sahnede Bosnalıların ve Sırpların bir zamanlar bir arada ve beraber yaşadıklarına değinilmiştir. Bu esnada iki asker arasında sınırlar erimiş ve dostça konuşmalar geçmiştir.
Film içerisinde değinilen bir nokta ise dünya basının Bosna savaşına bakışıdır. Dünya basını özelinde ise İngiliz haber muhabiri karşımıza çıkmaktadır. Muhabirlerin olaya yaklaşımına değinmeden önce ilk olarak film içerisindeki haber ajanslarının bu duruma nasıl yaklaştığına bakmak gerekmektedir. Filmde birkaç dakikalık gerçek görüntüler ile kurgulanmış TV haberi yapılmıştır bu haberin içeriği ise “etnik milliyetçilik” olgusudur. Görüntülerde konuşan devlet ve askeri büyükler etnik milliyetçiliğin propagandasını yapmaktadırlar. Bu savaşın etnik bir temizlik olduğu devlet ve askeri büyükler tarafından söylenilmektedir. Gerçekte savaş boyunca askeri kanatların odaklandıkları durum etnik temizliktir.
Bosna savaşını medya sayesinde tüm dünya canlı olarak izlemiştir. Bosnalı askerin canı söz konusuyken, medyanın ulaşmak istediği tek şey ise mayından kurtarılmaya çalışılan askerin o anki yüz ifadesidir. Olaylar bir süre sonra tamamen medyanın gözleri önünde devam eder. Filmin son sahnesi bu durumu anlatmaktadır. Bosnalı asker, Sırp askere tüm kameralar karşısında ateş eder ve Sırp asker vurulduktan sonra yine aynı şekilde Bosnalı asker kameralar karşısında Birleşmiş Milletlerin “barış” güçleri tarafından silahla vurularak öldürülür.
Filmin son sahnesi savaşın tüm özeti niteliğindedir. Bosnalı asker mayından kurtarılamaz ve barış güçleri tarafından ölüme terk edilir. Basın asıl olan görüntüyü yani Sırp ile Bosnalı askerlerin birbirlerine silah ile saldırmasını elde etmiştir. Bundan sonra mayın üstünde ölüme terk edilmiş askeri umursamazlar. Tarafsız Bölge filmi bir canın kıymetsizliği ve bu canın nasıl bir biçimde bir seyir unsuru, bir haber unsuru olduğuna değinmiş, medyanın savaştaki rolünü nasıl üstlendiğini ve bir zamanlar aynı çatı altında yaşayan halkların birbirlerini nasıl yok etmeye çalıştıklarını konu edinmiştir.
Son Söz…
“Kim Şarkı Orada Söylüyor” filmi 1980 yılında çekilmiştir fakat 1941 yılının baharını anlatır. “Beşinci Taarruz” filmi 1973 yılında çekilmiş olsa da 15 Mayıs 1943 – 16 Haziran 1943 arasındaki savaşı anlatmaktadır. Yine aynı şekilde “Tarafsız Bölge” filmi 6 Nisan 1992 – 14 Aralık 1995 arasındaki Bosna savaşını anlatsa da 2001 yılında çekilmiştir. Üç filmde zaman olarak yaşanan olaylardan çok daha sonra çekilmiştir. Bu durumun sebebi ise mevcut siyasi durumlar ve savaş ortamlarıdır.
Her filmin ele aldığı sorunlar mevcuttur. “Kim Şarkı Orada Söylüyor” filmi, savaşa sürüklenen I. Yugoslavya halkının mevcut durumunu el alır. “Beşinci Taarruz” filmi, II. Yugoslavya’nın nasıl ve hangi şartlar altında kimler ile ne biçimde mücadele ettiğini anlatır ve milli duygulara seslenir. “Tarafsız Bölge” filmi ise savaş sırasında dile getirilemeyenleri, dünya medyasını ve BM’nin Bosna Savaşı’na yaklaşımını savaştan yıllar sonra anlatmıştır.