En son Portrait de la jeune fille en feu (Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi) filmi ile beğeni ve övgü toplayan Céline Sciamma’nın 2020 yılında pandemi sürecinde çektiği yeni filmi Petite Maman (Küçük Anne) bu Cuma günü sinemalarda gösterime girecek. 2021 Berlin Film Festivali’nde ilk gösterimini gerçekleştiren film bir çocukluk hikayesini anlatıyor. Sciamma’nın daha önceki filmlerinden Naissance des Pieuvres, Tomboy ve Bande de filles gibi Petite Maman da ana karakterinin büyüme sürecine odaklanıyor.
Petite Maman, Eylül ayının başında gerçekleştirilecek Toronto Film Festivali’nde ve aynı ayın sonunda başlayacak olan New York Film Festivali’nde gösterilecek. Céline Sciamma’nın aktardığına göre filmin çekimleri sırasında hızlı olmaya çalışmışlar çünkü yönetmen festivallerin gösterecek filme ihtiyaçları olduğunun farkındaymış. Ayrıca, filmin Türkiye dağıtım haklarına sahip olan MUBI Şubat ayında platformunda filmi yayınlayacak.
Petite Maman Ne Anlatıyor?
Film, sekiz yaşındaki ana karakter Nelly’nin anneannesinin ölümü ile başlıyor. Anneannesi öldükten sonra annesi ve babasıyla onun evini toparlamaya giden Nelly, annesinin de çocukken oyunlar oynadığı ve kendisine ağaç dallarından bir kale inşa ettiği ormanda gezmeye başlıyor. Kendi üzüntüsü içinde kaybolan annesi bir gün evden ayrılıyor. Nelly, annesinin evden gitmesinden sonra orman gezileri sırasında Marion isimli kendi yaşlarında bir kız ile karşılaşıyor ve ikili hızlı bir şekilde yakınlaşıyorlar. Artık Nelly’nin günleri Marion ile oynayarak ve babasıyla konuşarak geçiyor. Marion ile olan yakınlığı sayesinde Nelly, hisleriyle yüzleşmeye ve bazı şeyleri kabullenmeye başlıyor.
Diğer filmlerine benzer şekilde Céline Sciamma, bu filminde de tanınmamış oyuncuları seçmiş. Petite Maman, Nelly ve Marion karakterlerini canlandıran ikiz kardeşler Joséphine Sanz ve Gabrielle Sanz’ın ilk oyunculuk deneyimi. Gayet doğal ve iyi bir performans sergileyen Joséphine Sanz ve Gabrielle Sanz karakterlerinin küçük yaşlarına rağmen başa çıkmaya çalıştıkları ölüm, pişmanlık, üzüntü, yas gibi pek çok karmaşık duyguyu yansıtmayı başarıyorlar. Bir yandan da o çocuksu eğlence, iyilik ve saflık hissini taşımaya devam ediyorlar. Aslında, küçük bir oyuncu kadrosuna sahip olan filmdeki diğer oyuncular da yine doğal performanslarıyla filmin genel olarak doğal ve hayatın içinden havasına katkı sağlıyorlar.
Sciamma’nın belirttiğine göre bu küçük oyuncu kadrosu pandemi sırasında çekilen filmin setinde COVID-19 kurallarına uymalarını kolaylaştırmış. Zaten film az sayıda mekanda ve genellikle açık havada geçiyor. Yönetmenin belirttiğine göre on yıl önce yine çocuk oyuncularla çektiği Tomboy filminde edindiği deneyimler bu filmin çekimleri sırasında yardımcı olmuş. Sinema salonlarında yetişkinler ve çocukların birlikte yer alıp bir şeyler izlemesini isteyen yönetmen filmin uzunluğuna karar verirken de bunu göz önüne almış.
Filmde, toprak tonları ve koyu renkler ortaya çıkıyor. Ormandaki kahverengiler sayesinde oluşan sonbahar havasını karakterlerin kıyafetlerindeki ve evlerin dekorlarındaki canlı olmayan renkler destekliyor. Ancak bu renk skalası parlak renklerden oluşmasa da filmin sıcaklığından bir şey kaybettirmiyor. Aksine filme daha samimi, daha yakın ve hatta daha hüzünlü bir atmosfer katıyor.
Bir Çocuğun Ölümle İlk Kez Karşılaşması
Petite Maman, çocukluk atmosferine ve çocukluktaki merak duygusuna odaklanıyor. Film boyunca Nelly ve Marion çeşitli oyunlar kurarak vakit geçiriyorlar. Birlikte ikisinin de birden fazla karakteri canlandırdığı bir tiyatro oyunu kurguluyorlar. Evdeki kıyafetlerden kendilerine kostümler yapıp yarattıkları karakterleri karşılıklı sahnelerde canlandırıyorlar. Bu çocuksu oyun duygularını filmin başlangıç noktası olan ölüm ve yas temalarıyla birleştiren Sciamma, aslında Nelly’nin üzüntüsünün üstesinden gelme çabasını aktarmaya çalışıyor. Ölüm gibi ağır ve karanlık bir temayı tam olarak bir çocuğun gözünden aktarmayı da böylece başarıyor.
Yarattığı büyülü ortam, çocukluk atmosferi ve zamansız haliyle film, Hayao Miyazaki’nin filmlerine benzetiliyor. Ormanın film süresince mekânsal önemi, filmdeki gerçek dışı durumlar ve paraleller, hayatındaki olaylarla yüzleşmek için bunları kullanan küçük bir kız gibi filmin çeşitli ögelerine bakıldığında gerçekten de Ghibli Stüdyoları filmleriyle bağlantılar kurulabiliyor.
Yazının buradan sonraki bölümü spoiler içermektedir.
Portrait de la jeune fille en feu filminden sonra Petite Maman ile yönetmen tekrar büyüme hikayelerine dönüyor. Ancak, Tomboy gibi filmlerinin aksine bu sefer yarattığı dünya karakterlerine iyi davranıyor ve onları kucaklıyor. Fazlasıyla gözlemci olan ve kuvvetli bir duygusal zekaya sahip olan Nelly annesinin üzüntüsünden etkileniyor ve hem annesiyle hem de babasıyla arasındaki mesafeyi kapatmaya çalışıyor. Annesi evde yokken babasıyla yaptığı konuşmalar sırasında babasından ona kendi çocukluğuna dair bir şeyler anlatmasını istiyor. Bir sabah ise birlikte babasının sakallarını ve bıyığını kesiyorlar. Onunla geçirdiği vakit sayesinde babasıyla daha da yakınlaşmayı başarıyor.
Şimdi ve Geçmiş Arasında Bir Köprü
Annesiyle yakınlaşması veya en azından annesini anlaması ise ormanda tanıştığı Marion sayesinde oluyor. Nelly’nin düşüncesine göre Marion aslında aynı isimli annesinin çocukluğu. Marion’un evi diye gittiği ev aslında Nelly’nin anneannesinin evi olarak bildiği evin aynısı. Nelly o eve girdiği anda film, iki ev arasındaki duvar kağıtları ve Marion’un odasındaki defterler gibi benzerliklere dikkat çekiyor. Evlerin, eşyaların, kıyafetlerin hiçbir tarihe tam olarak ait olmaması yani filmin zamansızlığı iki küçük kızın da sanki aynı zaman dilimine aitlermiş gibi durmasına sebep oluyor.
Bu noktada film aslında pek çok okumaya açık. Belki de Nelly gerçekten ormanın içinde bir geçitten geçip geçmişe gidiyor ve annesi ile çocukluğunda tanışıyor. Belki iki ev arasında yer alan orman aslında büyülü. Belki Nelly ormanda tanıştığı ve annesiyle aynı ismi taşıyan Marion’da annesini görmek istiyor. Veya, belki, bütün bunlar Nelly’e çok büyük gelen yas duygusuyla baş edebilmek için kendisinin iç dünyasına kurduğu olaylar. Ancak, bu sorunun cevabı film için pek de önemli değil. Önemli olan ne olmuş olursa olsun Nelly’nin Marion ile kurduğu ilişki, arkadaşlık ve bağ sonucu öncelikle kendi yası ile yüzleşmesi ve sonra, annesinin üzüntüsünün suçunu kendinde aramayı bırakması.
Nelly’nin Marion sayesinde kurduğu bir diğer önemli bağ da Marion’un annesi yani kendi anneannesi ile kurduğu bağ. Açılış sahnesinde Nelly anneannesinin yaşadığı yerdeki diğer insanların odalarına tek tek girip herkesle vedalaşıyor. Filmin devamında, Nelly annesi ile konuşurken en son anneannesini görmeye gittiklerinde her zaman yaptığı gibi onunla vedalaşmadığını itiraf ediyor. Anneannesinin ölümünden sonra Nelly bunun pişmanlığını sürekli olarak üstünde taşıyor. Sonunda, Marion’un annesi ile vedalaşarak kendi anneannesiyle de birebir olarak vedalaşmış oluyor.
Petite Maman, aslında küçük bir kızın yaşadığı duygularla başa çıkmak için uğraşmasını anlatıyor. Hayatında ilk kez ölümle yüzleşen Nelly, yasını nasıl yaşayacağını bilmezken bir de annesine yasını nasıl anlamlandıracağını ve ona yası hakkında nasıl yardım edeceğini bilmiyor. Bütün bunlar yüzünden kendini büyülü bir atmosferin içinde bulan Nelly, filmin sonuna kadar bu sorularına cevaplar bulmuş oluyor. Céline Sciamma’nın çocuk bakış açısını ve çocukluk duygusunu çok iyi bir şekilde yansıtmayı başardığı bu filmi 27 Ağustos’tan itibaren sinemada izleyebilirsiniz.