İsveçli yönetmen Lukas Moodysson kariyerine birçok film sığdırdı. Doksanların sonunda çekmeye başladığı ilk uzun metraj filmleri hem İsveç’te hem de dünyada ün kazanmasını sağladı. Genellikle gençlik, aile ve beraberlik konularını inceleyen Moodysson hareketli kamerası ve yalın üslubuyla filmlerinde belgesel havasını hissettirir. Neşeli, enerjik ve yer yer trajikomik detaylara filmlerinde sıkça yer veren Moddysson’un umut verici, iyimser üslubu yer yer karamsarlaşır. Ancak son işlerinden olan Gösta (2019)’da erken dönem filmlerinin izlerine rastlamak ve yönetmenin olgunlaşmış üslubunu görmek mümkün. Özellikle erken dönem filmlerinden ikişer yıl arayla gösterime giren Show Me Love (1998), Together (2000) ve Lilya 4-ever (2002)’da gençlerin sorunları ve arayışlarına yönelen Moodysson’un bu üç filminde benzeşen temalara ve yönetmenin üslubuna son işlerinden olan Gösta dizisinden de bahsederek daha yakından bakabiliriz.
Yazının buradan sonraki kısmı filmleri izlememiş okuyucularımız için spoiler içerebilir.
Show Me Love (Fucking Åmål) (1998)
Show Me Love, Lukas Moodysson’un ilk uzun metraj filmi. İsveç’in küçük bir kasabasında yaşayan ergenlik çağındaki gençlerin kimliklerini arama süreçlerine odaklanan film Agnes’in sınıf arkadaşı Elin’e beslediği duygulara ve popüler kızların zorbalıklarına karşı verdiği mücadeleye odaklanıyor. Queer sinema açısından da önemli bir yerde duran filmi feminist bir bakış açısıyla okumak da mümkün. Elin erkek arkadaşlarının kadınlar hakkındaki düşüncelerinden ve Amal kasabasının toplumsal baskılarından bıkmış ve yaşam enerjisini tüketen bu kasabayı her şeyin sorumlusu olarak gören bir genç kız. Moodysson’un genellikle iç mekanlarda ve el kamerası kullanarak yaptığı çekimler kasabanın bunaltıcı havasını yansıtmakta çok başarılı. Gençler bu kasabada genellikle evlerde bir araya gelip içki içerek vakitlerini geçirmeye çalışıyorlar. Agnes ise bu gençlere ayak uyduramıyor ve kendini dışlanmış hissediyor.
Show Me Love İsveç’te küçücük bir kasabada yaşayan ve kendilerini keşfetmeye çalışan bir gençliğin filmi. Öte yandan filmin aile ilişkileri, toplumsal önyargı ve kısıtlamalar hakkında söyleyeceği şeyler de var. Moodysson bu gençlerin kendilerini arama ve var olma çabalarını enerjik bir dille sunmayı ve umut verici bir atmosfer yaratmayı başarıyor. Titreyen kamera hareketleri ve film müziklerinin de yardımıyla film gençlerin içlerine hapsettikleri yaşam enerjisinin açığa çıkaran dinamik bir yapıya bürünüyor. Show Me Love yönetmene ilk başarı getiren film olmasının yanı sıra izleyicilerin keyif alarak, gülümseyerek ve üzerine düşünerek izleyebilecekleri bir gençlik filmi.
Together (Tillsammans) (2000)
Together, eşinden şiddet gördüğü için evini terk etmeye karar veren Elisabeth’in çocuklarıyla birlikte erkek kardeşinin Stockholm’de birçok kişiyle yaşadığı sosyalist komün evine yerleşmesiyle başlar. Bu komünde yetişkinler, çocuklar ve farklı cinsel yönelimlerdeki bireyler bir arada, her şeyi paylaşarak yaşamaktadır. Göran ise herkesi mutlu etmeye çalışarak evdeki herkesin kendi alanını oluşturmasına yardımcı olur. Göran’ın filmin sonlarına doğru yaşadığı sinir krizi ve geçirdiği değişim ise görülmeye değerdir. Elisabeth ve çocukların Göran’ın evine alışma sürecini Moodysson komik bir üslupla anlatır. Film izleyebileceğiniz en eğlenceli ve enerjisi yüksek filmlerden olabileceği gibi filmin asıl güçlü yönü izleyicilere bu komün hayatında adeta orada yaşayan bir bireymişsiniz hissi yaratabilmesidir. Kamera sanki ev sakinlerinden biri gibi bütün odalara girer bütün konuşmalara şahit olur. Burada gizli hiçbir şey yoktur ve film samimi havasını belki de yönetmenin bu yalın üslubuna borçludur.
Film, Franco’nun ölüm haberini duyan komün üyelerinin çocuklarıyla birlikte dans etmesi, katı bir komünist olan Erik’in resmi binaların önüne gidip muhafızları devrime çağırarak marşlar söylemesi gibi unutulmaz mizahi anlar içerir. Moodysson bu üslupla sosyalist ideolojiyi benimsemiş karakterlerini alaycı bir tonda ele alsa da filmde asıl öne çıkarılan nokra birliktelik duygusudur. Filmin sonunda ABBA’nın S.O.S. parçası eşliğinde filmdeki neredeyse tüm karakterlerin gülerek futbol oynadığını görürüz. Ailenin kan bağı gerektirmediğini ve birbirini seven insanların birbirlerini mutlu edebileceğine olan inancını yansıtır Moodysson ve izleyicinin kalbini yine umutla doldurmayı başarır. Together Moodysson’un en eğlenceli ve en gülümseten filmlerinden birisi olarak özellikle kötü hissettiğiniz anlarda açıp izlemek için ideal bir film.
Lilja 4-ever (2002)
Moodysson’un en bilinen filmlerinden olan Lilja 4-ever annesi tarafından terk edilen bir genç kızın yaşama tutunma mücadelesine odaklanıyor. Moodysson bu sefer coğrafya değiştirerek Sovyetler Birliği’nin yıkıntıları arasına götürüyor izleyicisini. Lilja’nın annesi tarafından terk edildikten sonra arkadaşı Volodya’dan başka kimsesi kalmıyor. Bu iki arkadaşın birbirlerine destek olmalarını ve birbirlerinin ailesi olmalarını izliyoruz. Moodysson yine alışılmadık ailelerden birini izlettiriyor bizlere. Lilja seks işçiliği yaparak para kazanırken insan kaçakçılarının eline düşüyor ve hayatı geri döndürülemez bir noktaya geliyor. Diğer filmlerine oranla Moodysson’un bu filmde daha karamsar bir üslup takındığını söyleyebiliriz. Gerçek bir yaşam öyküsünden esinlenen Moodysson karakterlerini Sovyetler Birliği’nin yıkıntıları arasında gezdiriyor ve bize o katı, tekdüze, soğuk ve acımasız atmosferi hissettirmeyi başarıyor.
Filmde el kamerası ve doğal ışık kullanmayı tercih eden Moodysson’un müzik tercihi de yine çok yerinde. Rammstein’in Mein Herz Brennt şarkısı filmin başı ve sonunda dinlettiren Moodysson izleyiciyi biraz üzmekten çekinmiyor. Ancak yine de aile ve arkadaşlık temalarını ve gençlerin hayatta kalma mücadelelerine değinmesiyle Lilja 4-ever yönetmenin filmografisinde ön saflarda yerini alıyor. Diğer filmlerine oranla daha sert ve ciddi bir konuyu ele alan Moodysson ajitasyona kaçmadan yalın bir üslupla hikayeyi anlatmayı başarıyor. Beyaz kanatlar takarak çatıda basketbol oynayan Volodya ve Lilja’nın ikonik görüntüleri ise akıllardan uzun süre çıkmayacak bir etki yaratıyor izleyicide. Moodysson’dan izlenecek ilk film olmasını tavsiye etmesem de mutlaka görülmesi gerektiğini düşündüğüm filmler arasında Lija 4-ever.
Gösta (2019)
Gösta İsveç’in küçük bir kasabasında yaşayan bir çocuk psikoloğunun başından geçenlere odaklanıyor. Çok sakin bir hayatı olan ve herkesi mutlu etmeye çalışan, inanılmaz derecede yardımsever Gösta’nın günlük hayatı evine bir nedenden dolayı akın etmeye başlayan insanlardan dolayı değişmeye başlıyor. Hiç kimseyi geri çeviremeyen ve herkesin problemini çözmeye çalışan Gösta’nın ormandaki kulübesinde bir süre sonra adım atacak yer kalmıyor. Bisikletini çalmak isteyen hırsızı evine bırakacak derecede yardımsever olan Gösta’nın çevresindeki insanlarla iletişim kurma ve onların sorunlarıyla baş etme sürecini izliyoruz. Dizinin sonunda tıpkı Together’daki Göran gibi çileden çıkan Gösta başladığı noktaya geri dönüyor. Evinde yalnız kalan ama bunu kibarlığından ödün vererek başarabilen Gösta’nın hayır demeyi öğrenmesi için uzun bir süre geçmesi gerekiyor.
Gösta kısa sürede tüketilebilecek inanılmaz keyif veren bir dizi. En ilgi çeken yanı ise Moodysson’un filmografisinden çok fazla iz taşıması. Küçük bir evde arada yaşayan bireyler arasında geçen komik diyaloglar Together’ı, Gösta’nın tedavi ettiği gençlerin psikolojik buhranları Show Me Love’ı hatırlatıyor. Aradan yirmi yıla yakın zaman geçmesine rağmen Gösta’da benzer temaları kullanmayı tercih etmiş Moodysson. Mülteci sorununa değinen, modern sanatı alaya alan ve yetişkin kadın erkek ilişkilerindeki problemlere de odaklanan Gösta yönetmenin erken dönem filmlerinin harmanlandığı ve doruk noktaya ulaştığı bir olgunluk eseri.