Süper kahramanların ortaya çıkışı ile ilgili birçok yazı yazılmıştır. Bunların birçoğu asıl amacın kendimizi kötü adamlara ve olaylara karşı güvende hissetme, bizden daha güçlü olanın karşısında durabilecek güçlere sahip insanların bizi koruduğuna inanma ihtiyacı olduğu düşüncesinin altını çizer.
1930’ların Büyük Buhranı yaşandığı dönemlerde yozlaşmış iş adamları ve şirketlerin karşısında dururken İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş döneminde düşmanın Ruslar ve Sosyalistler olması da bu söz konusu düşünceyi teyit eder niteliktedir. Bu şekilde düşünüldüğünde süper kahramanların kötülüğün karşısında durmalarını sağlayan sarsılmaz bir adalet ve ahlak anlayışına sahip olmaları da şaşırtıcı olmayacaktır.
Bu durum iyinin ve kötünün her daim kesin çizgilerle çizilmediği Deadpool, Punisher, Spawn gibi birçok anti süper kahraman ve dünyası için de geçerlidir. Zira her ne kadar kaba, bencil ve egoist olabilseler de dünyayı yok etmek gibi bir amaçları olmayıp aksine eylemlerinin yan ürünü olarak dünyayı daha yaşanabilir hale getirmişlerdir.
Buraya kadar her şey gayet makul; kökü Antik Yunan’ın mitlerine dayanan kahramanlar, anti olsun ya da olmasın, gerektiğinde bir araya gelip iyilik adına savaşan örnek alınası bireyler. Değil mi? Ya değilse? Ya onlara duyduğumuz ilgi ve sevgi boşsa? Ya yaptıkları iyiliklerin ve karakterlerinin özünde boş beleş ünlü olmuş insanlarınkine benzer beğenilme ve kapital hırsı varsa ve de bu uğurda her şey mübahsa?
Bu, küfür dahi ettirmeyen Kaptan Amerika’dan ve de Lex Luthor’u bir türlü öldüremeyen Süpermen’den daha gerçekçi olmaz mıydı? Garth Ennis ve Darick Robertson tarafından yaratılan ve Supernatural’ın yaratıcısı Erick Kripke tarafından televizyona uyarlanan The Boys’un cevaplamaya niyetlendiği sorular da tam olarak bunlar.
The Boys’un dünyasında The Seven, Avengers ya da Justice League’e denk gelen süper kahraman birliği. Fakat burada birlik, Vought International adı verilen milyon dolarlık bir şirket tarafından yönetilmekte. Homelander, Queen Maeve, A-Train, The Deep, Black Noir, Translucent ve Starlight’ın isimli kahramanların her görevi, sözü, toplum önüne çıkışı, kıyafeti, filmi, lisanslı ürünü bu şirket tarafından kontrol edilmekte.
Süper kahramanlarımız da karlarını çoğaltacak olan halk sevgisini destekleyici ve popülarite arttırıcı her işi gönül rızası ile kabul etmiş bulunmakta. Bu dünyada süper kahramanların asıl amacı masumları kurtarıp dünyayı güzelleştirmek değil şirketin total kapitalindeki paylarını arttırmak.
Hal böyle olunca ilk başında belki de amaçları dünyaya olumlu şekilde hizmet etmek olan ekip üyelerinin her biri kendi imajlarının peşinden koşarken bir yandan da madde bağımlılığı, Oedipus Kompleksi, travma sonrası stres bozukluğu, megalomani gibi sorunlarla röntgencilik, cinsel istismar gibi suçlarını birbirlerinden ve şirketten başka kimselere çaktırmadan yaşamakta. Herhangi bir insan herhangi bir sebepten olan bitenin farkına varırsa eğer “sivil zaiyat” olarak kayıtlara geçmekte.
Polis vb. yetkililer ise durumun farkında olsalar dahi korkudan ve delil yetmezliğinden harekete geçememekte ya da sus paylarının keyfini çıkartmakta. Megolaman ve sadist süper kahramanların kendi çıkarları ve keyifleri uğruna güçlerini kullandığı bir evren tasviri, ekranda görmeye alıştığımız Arrow’un ve Flash’ın delilerce hatalarını düzeltmeye çalıştığı, mutantların dünyanın mutlak hakimi olmasının engellenmeye çalışıldığı, Hela’nın gücünü kaybetmesi için Asgard’ın feda edildiği, insanlığın kurtuluşu için can veren Avengers ailesinin olduğu (ruhun şad olsun Iron Man) süper kahraman evrenlerinden tamamen farklı ve tekinsiz. Bu tür Watchmen’e ve Kingdom Come’a çok daha yakın.
Yazının bu noktadan sonrası eser miktarda spoiler içerdiğinden, bölümlerin tamamını izleyen okuyuculara hitap etmektedir.
Dizinin insani boyutunu ise The Boys’u oluşturan Hughie, Butcher, Frenchie, Mother’s Milk ve Female’in oluşturuyor. Hughie’nin aslında hayran olduğu The Seven’a karşı öfke beslemesi ve adalet arayışı A-Train’in sevgilisi Robin’i rastgele öldürmesi ve sonrasında bu konuda yalan söylemesi ile başlıyor. Hughie yalanı ortaya çıkartmak için uğraşırken Vought International’ın avukatları tarafından kendisine önerilen sus payını da kabul etmez. Bu şekilde Butcher’ın dikkatini çeker. Butcher’ın öfkesi Homelander’ın karısına tecavüz etmiş olmasından kaynaklanır. Homelander yaptığı şey yüzünden ceza almazken Butcher’ın karısı kayıplara karışır. Uzun süreler olanları duyurmaya ve adalet arama çalışması ise ne kendisi ne de çevresi için olumlu sonuçlanmaz. Bu şekilde adaleti istiyorlarsa kendilerinin bulması gerektiğine inanan Butcher, temelde taban tabana zıt olduğu Hughie’yi amaçları uğruna savaşmak için ikna eder. Buthcer’ın eski arkadaşları Mother’s Milk ve Frenchie de Butcher’ın ekibine dahil olur.
Birbirlerine yardım ediş şekilleri, imkansızı mümkün kılma serüvenleri süper olunmasa da kahraman olunabilineceğinin sinyalini vermekte. Female ise insani boyutu biyolojisinden kaynaklanmayan spoilerlık bir karakter olduğundan şu anda ondan bahsetmeyeceğiz. Dizinin bir diğer insani yanı izleyenlerin “Bu süper kahramanların hepsi mi kötü?”, “Hiç mi iyisi yok?” dedikleri anda imdada yetişen Starlight. Starlight’ın çocukluk hayali The Seven’dan biri olmak, ancak bu hayali gerçekleştiği ilk anda o meşhur “Be careful what you wish for.” (Ne dilediğine dikkat et) öğretisi devreye girmekte.
Naif ve iyilik sever Starlight üzerinden iş yeri tacizini, cinsiyet eşitsizliğini, kadın olduğu için hakir görülme durumları işlenmekte. Starlight, Kripke’nin #Metoo hareketine destek olma gayesine, paralel olarak yitirdiği özgüveni kazanıp kendisini tehdit etmiş olan The Deep’e, tartışma sırasında ona doğru parmağını sallayarak “Küçük Hanım” diye hitap eden Homelander’a ve de hakkını aradığı için onu şımarık olmakla suçlayan Vought’un yetkililerine karşı güçlenerek ve akıllanarak yoluna devam etmekte. The Deep’in kendisine yaptığını saklamayı reddedip onu afişe ettiğinde Vought’un durumu “Girl Power” olarak pazarlayıp şirket olarak yara almadan kurtarması dahi The Boys’un ve Stalight’ın süper kahramanların hakimi karşısındaki şansları hakkında ipucu verir nitelikte.
Esasında The Vought, süper kahramanların hakimi olmaktan çok daha fazlası olduğu düşüncesi ve madem süper kahramanlar var o zaman süper kötüler nerede (her ne kadar böyle kahramanlarla kötülere ihtiyaç kalmasa da) sorusu spoiler vermelik diğer konular olduğundan ona da değinilmeyecek. Çünkü ikinci sezon onayını almış olan bu muazzam dizinin izleyenler tarafından hazmedilerek keşfinin de muazzam bir zevk olacağını düşünüyorum.
Günümüzün süper kahraman dizi ve filmlerinin klasik “Kahramanlar öldürmeli mi?” sorununun ötesine geçmiş olan karakter betimlemeleri, Marvel ve Warner Bros’un yarattığı evrenlerin gerçekçi tahlilleri ile büyük umutlar vadeden The Boys, şimdiye kadar hayranı olduğumuz ve sevdiğimiz için aslını görmek istemediğimiz hemen hemen her şeyin muhakemesini yapmaya davet etmekte. Davete icabet edilmesi dileğiyle, keyifli seyirler.